ŞAİRİN ARZUHÂLİ
Bir başka olmalı şairin her şeyi
Hüznü, sevinci, tasası Bir derdi olmalı onun derinlerde Ya da ılık ılık kanayan bir yarası Çıplak ayaklı bir çocuk mu gördü Acımalı yüreğinin ortası Hatta tanıdık bir berberin Tıraş koltuğunda dahi Rahat olmamalı bir şairin yeri Bir şey gelmeli onun aklına mesela Bir ilham, bir sızı, bir esin Veya yeni doğan bir şiirin beyitleri Tıpkı birdenbire bastıran bir depremin Dellendirdiği bir rasathane gibi Kaydetme telaşına düşürmeli onu İçinde meydana gelen titreşimleri Hissi, heyecanı, hevesi Anadolu’nun dağ çeşmeleri gibi Her daim burmasız Şırıl şırıl açık olmalı bir şairin Hem üzülürken hem sevinirken Çok olmalı onun bahanesi Mesela bir bebeğin gülmesi Bir baharı süsleyen bülbül sesi Ya da bir ninenin torun öpmesi Hemen kımıldatmalı onun Nahif gönlünün tellerini Yerine gelmeli birden neşesi Farklı geçmeli bir şairin Günü, ayı ve haftası Ağustos’u, Eylül’ü, Mayıs’ı Hatta derdim yok dediği anda Bir kelebek gibi kaçırmalı Onun keyfini çok uzaklarda Aç ölen bir kutup ayısı Ya da ağlayan bir bebeğin Yanakları gibi ıslatmalı Onun yağmursuz şiirini Darende’nin yakınlarında Dolu yiyen bir kayısı Madem dört taraf yangın Madem bütün ortalık kan ve irin O halde benim gibi kilolarıyla Başı dertte olmamalı bir şairin Yanmalı, tutuşmalı, inlemeli Hani alevleri harlayan bir ocağın Üzerinde nasıl erir margarin İşte aynen öyle, çilesiyle erimeli Mesut ÖZÜNLÜ |