8
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
889
Okunma
aşk,
gözlerinden kalbine giden o yola
kırmızı halılar sererken
ve bakışlarının sıratından geçerken tedirgin adımlarla
sözlerinin ipine sıkıca tutunuyordum
"şüphe" denen o cehennemin üstünden geçerken
cennet yüzü görmemiş bir günahkardım o zamanlar
o köprüyü geçmek kolay olmadı tabi
ama seni hak edecek ne yaptım
ne yaptım da sen gibi bir cennetin kapılarına dayandım
galiba dedim
galiba başka aşkların mağdurlarıyla
kırık kalp tamiratı yaparken
ve öperken yanaklarından süzülen ayrılıkları
dudaklarında kutsal bir tebessümün adresi olup
iyi gelirken kasıklarındaki o amansız ağrıya
tatlı bir sızının yüzü suyu hürmetine
sevaba girmiş olabilir miyim dedim kendi kendime
valla bak
bütün bunları kendi kendime dedim
derken
o malum halının üzerinde yürürken buldum kendimi birden
kalbimde aşk
kulaklarımda nihavent şarkılar
dallarda bahar
baharda kuşlar şakıdılar
yani bildiğin kör kütük sarhoştum aşkından
kimi zaman gözlerinde sızıyordum
kimi zaman kalbinde
nerende sabah ettiysem
ertesi gün başka biyerinde akşam olurdu
ama en çok
tenin döndürürdü başımı
ay yüzüne bakıp
içmek gözlerinden
o eşsiz yeşili
ayyaşlığın en kırmızı haliydi
sonra birden bi haller oldu sana
durduk yere şarap döktün kırmızı halıya
saksıyı kırıp
tepindin durdun çiçeklerin üstünde
kesmedi, kıstın nihaventin sesini
halinden ürktü kuşlar
terk etti pencereyi
ardından
bütün bunları.. biri yaptı dedin
biri gelip
şarabımızı dökmüş güya..durduk yere hem de
bilip bilmeden
tabi canııııım
..
artık gözüm yok kırmızı halılarda
ne cennete girecek sevap peşindeyim
ne de bir günahın ardında
düşene bir tekme de ben atıyorum
ki canı yanıp hırslansın
çabucak kalksın diye ayağa..sevaptır
ha bu arada
gözüm yok.. diye halıya dedim dikkat edersen
cennet için demedim..