ışıksız gölgeler II..sen güzeldin ve ben kimsesiz sayfalarca şiirler biriktirdim sana sadece sana... aynı oda’da aynı renkler içinde buldum seni mavi... ki ben terli bir yazdan dönüyordum, sildim/ ışıksız gölgeler içindeki dileğimi kirlenmiş bir son/bahar kadar belirginken üstelik... boş kaldı yazılmamış sayfalar/ım çizilmemiş Atlaslar keşfetmeye benzer bu yarım harfler ve yarım uçurumlar.... dokun sırtına eğer yapabilirsen.... ve çek içine parmak uçlarını/kokla gülüm/se.. şşşşş tamam biliyorum mızıkçı ve küskün iç savaşa benziyor yüzüm.... ölülerim ve ölüleriyle murabba/ ve kalan sağlarım.... BİR pişman refleks silik bir ANı kadar şimdi... unut/malıyım hepsini en hüzünlü mezarlığım kasık ağrılarım değil sanki (?) kendini izliyorsun biliyorum kendim gibi omuzlarından aşağısını (ellerin/ellerim) ve esirge beni/ beni bağışla... yenemiyorum/ eksik susmalarımda eksik kalan heveslerimi... tabirsiz rüyalarımdan uyanıyorum bu yüzden/terli adı sana benziyor/bazen. bazen bir renk kadar sıcak bazen kekre/ yutkunamadığım bir tat kadar... seni hissettiğim bir yerdeyim biliyorsun bunu ruhumun ete ve kemiğe büründüğü.... özür dilerim/çokça... delik deşik bu yüzden bebekleri gözlerimin inanmıyorsan bir daha b-ak şayet dayanabilirse parmak uçların... öyle ya yol yürümek öğretir ve değişir bir yol böyle... kan yürür sıcak ve damarların genişler sonra açılır kefenlenmemiş gözlerin... hayır/ sustur içini bile (içini yerim dedim de kırıldı yüzüm) sen ve ben ışıksız gölgelerdik eteklerinde dağlarımızın toz gibi dağılan ve yakan bazen buz gibi... beni al beni tut ve kavra/ıslat avuçlarında terinle sürt saçlarına bir meltem başka ne işe yarar/serin... al beni/ ve çek içine/derinlerine çıkar kuyularımdan/kuytularımdan tabiri yapılmamış bir kelime kalmasın diye şiirlerinde.... al beni/ ve saçmala/sınırsızca olmadık kaza gibi anlat neden sevdiğini ki sesim/nefesim tenine çarpıp kırılır nasılsa... (kuytular) |
Tabiri yapılmış yüz kadar sıcak şimdi ...
Tebessümle.