Kendine Gönderileni Geri Gönderir Doğa
Hani, mevsimlere ne oldu diye sormuştun ya arkadaş
Zamanın varsa dinle de anlatayım sana: Dündeki baharların üstüne kar yağdı Çığ düştü, dolu vurdu mevsimlerin kanatlarını Çocukluğumun kırmızısını, mavisini, alını, morunu Gençlik umutlarımın yeşilini, sarısını, turuncusunu Ve kentimin caddesini-sokağını denize taşıdı azgın yağmur Yapay baharlarını sular altında bıraktı şehrimin Çiçeklerini, ağaçlarını, toprağını Hatta insanlarını yerlerde sürükledi deli-dolu yaz!.. Pişman oldu gökkuşağım bu karmaşa içinde şehrime indiğine!.. Ki bu yaz gününde yaz, oldu bir kara yaz/ı... Kafası öyle karıştı ki mevsimlerin, toprağımın kahvesi değişti Kabullenemedi hileli tohumu tarlam, bağım, bahçem Düşman eli değince ülkemin havasına, suyuna Sırtını döndü güneş, yaz nerede başlayıp nerede duracağını Kış ne zaman kar yağdıracağını, rüzgar ne zaman fırtınaya döneceğini Çiçekler sonbaharda mı, ilk baharda mı Ne zaman açacağını unuttu, şaşkına döndü yaz-bahar... Taşlaşan şehirler deldi gökyüzümün bulutunu Yaktı ormanımı, küstürdü canlıyı-cansızı, suyuma kurşun sıktı Toprağıma bomba ekti, kan kusturdu dünyama, yaktı-yıktı İsyana mecbur bıraktı dağını-taşını, kurdunu-kuşunu... Güçleri yetse yıldızlarını da toplayıp, boşaltacaklar göğümü Aydedesini, güneşini söküp alacaklar atmosferimin Anlayacağın arkadaş, kalmadı gençliğimizdeki baharın, yazın tadı-tuzu Sele-suya karıştı çocukluk anılarımız, silindi dört mevsimin ayak izi Ne yer, ne yar memnun halinden, feryat figan martılar... Kimse anlamıyor bu toprağın, bu hayatın dilinden Zengin para-pul peşinde, fakir aç-susuz perişan Neylesin yağmur; yağsa da suç yağmasa da Hırsına gem vurmadıkça insan, bitmez doğanın hıncı Çamur da yağar, beyaz taş da yağar kör gözlü gecelerin üstüne Karanlığı çoğaltarak, güneş ne kadar perdelenebilir ki Yaradan’nın kurduğu düzenle oynadıkça, yakılır, yıkılırsınız Ey gölgesi büyük, aklı küçük insanlar... Rukiye Çelik 30 Temmuz 2017/ANKARA |