Gizleyemem...İmrenerek Dalgın dalgın bakardım İçim içime sığmadığı an çaresiz kalırdım Şen şakrak oynayan, uçurtma uçuran çocukları alkışlardım Ben hiç sokağa çıkamazdım, bacaklarımı ezip geçen kamyon için hicran yaşardım Yıllarca yatağa bağlı yaşadım, suskun halimle gören, hisseden gözlere melalimi aktarırdım Gizleyemem... Üzülmedim diyemem Pencereden bakan çaresize gülemem Dizleri tutmayan, gözleri olduğu halde görmeyene sevinemem Varlığı kendinde gören, varlığı kadar var olduğuna inanana dost diyemem Aşkı hevasında arayana, sevda diye sırılsıklam tere kanana, umuttan hiç anlamayanı dinleyemem Nihayet anladım Çok geç olsa bile, saflığıma ver dilediğince Her niyet ve amelin akıbeti hakkıyla düşünülmeyince İnsanız işte, zafiyet, duygusallık, hüsnü zan var ömür sahnesinde Kaybeden ben olayım sen üzülme yine, ruhun, kalbin, vicdanın ne hal içindedir hesap eyle Ruh erişecektir ecel vaktine, ne Araf ve ne de Berzahtan umutlan mizan mahcubiyetini tefekkür etmekten çekinme Arama.. Beni her yerde Aklın estikçe, hatırına geldikçe Hasret sabırla firkat vaktine erişmeyince Nasip umutla yüzleşmeyince, zaaf sökün edince Gam ve vehmin esaretine girdikçe, teslimiyetten imtina ettikçe Sen... Gül şeninde Şen şakrak ötersin Hilkatin sadrında nefes tüketirsin Suskun dervişe bilmem ki ne söylersin İman aşkının sevdasında yanan gönlü yakinen bilirsin Bu bedbin halimi düşündükçe, ufuksuz düşünceleri hasrettikçe söyle neylerim Mustafa Cilasun ( |