BABAM MUZAFFER EFENDİ
Vay babam ben otuzuma girdiğimde
göçmüştün öte âleme Muammer 25 Murat 20’sinde yeni askerdi Muhterem 17 sinde bahar Muhittin 15’inde çocuktu Melike 5 yaşındaydı Büyük oğlum altı yaşında küçüğüm yaşını almamıştı Elli altı sene yeter mi (hiç) bi’babayı sevmeye? Bugün 45 oldum ya ben yaşarsam daha on bir sene senin ömrüne denk olacak ömrüm Yav babam türkü söyleyen sesin kulaklarımda hâlâ avuçlarıma sığmayan koca ellerin yüreğin gibi büyüktü sıcaktı şefkatliydi ah babam nasıl özlemem Baba ben de baba oldum ama neyse, oldum işte, iki evlât veren Allah’a ikibin şükür sen altı çocuğu büyüttün de of demedin ah vah etmedin İçin ağlar yüzün bize gülerdi geceleri uykun kaçardı bilirim ama demezdin bize ne acını ne korkunu dertsizi gibi sabah olsun akşam olsun gülerdin sen kimselere kıyamazdın da en çok kendine ederdin Yemek pişirir lokma lokma küçüğümüzden büyüğe ellerinle ikrâm ederdin üşünmeden gocunmadan kalırsa yerdin, yetmezse kalkar yine pişirirdin kızmadan Hangimiz ne sever bilirdin karıştırmazdın ona göre alır ikrâm ederdin ama biz erkeklerin adını hep karıştırırdın, gülerdik Sen varken biz hepimiz başka başka gülerdik ağlaması bile güzeldi sen evdeyken daha bir cesurduk yanında ite uğursuza aman vermezdik En çok üzülüp en fazla yandığım şeydir seninle uzun uzun muhabbet etmemek sözünü dikkatle dinleyip ezberlememek Kızar azarlardın uyarırdın hep haklıydın hep O zamanlar anlamazdım küser gönül koyardım Câhillik işte helâlin derdindeydin anlamıyorduk yalandan kaçar korkardın bilemiyorduk hased bilmezdin hased edeni de sevmezdin dedikodu, gıybet, iftira yoktu hiç kitabında Alamanya gurbetinin onca yıllık emeğini kaptırınca eşe dosta akrabaya, sustun azıcık aşın ağrısız başın yaşadın Yine de hayır söylerdi dillerin hayır söyleyeni dinlerdin Hasretinle ben bugün yanar yanar savrulurum kokun yüzün sesin ellerin ve gözlerin en çokta hikmetli sözlerinle özlerim seni babam Cennet mekân olasın, âmin câhil ve zâlim -büyük- oğlun... 13 Temmuz 2017 İstanbul - Başakşehir |