KIZILCIK ŞERBETİBen şehirleri anlatırım Bir girdaba teslim olmuş binaları Ben insanları anlatırım Yarım kalmış akılları Ben vurdum duymaz olma çabasında Uykusuz çiçeklerin kokusunu saldım etrafa Karanfillere üzüldüm Gülün kokusuna sevdalandım Menekşelerin moruna bulandım Gölgesiz kaldım Güneşin doğuşuna inat Siz baygın Ben aygın Komşunun çığlıklarına Sağır kulaklarınız Duymadınız O ince bedenli adamı Yanık bağrı Okyanusları getirseniz ne fayda Nerden mi biliyorum Şiirler haykırıyor Gece yıldızlar inliyor Hâlâ mı duymadınız Kalbi kırgın zavallıyı Hergün kederinden mi yıkıyor tuğladan duvarları Ev talan Eşyaları fırlatılıyor ikinci katın balkonundan Yatak yorgan divan Ne varsa ondan kalan İnliyor ruhu fırtınadan Ben ağlayanların gözyaşında boğuldum Ne kalem kürek oldu Ne kağıttan bir gemim Dümenim yol bulsaydı Yelkenlerim açılsaydı Kurtarırdım o ince bedenliyi Yaprakları dökülen ağacım ben Üşüyorum Kışın soğuğunda Vurun gövdeme Kan revan içinde bırakın Kırlangıçlar uçsun dallarımdan Göç etsin uzaklara Bir kadın olgunlaştı deyiverin Elleri bağrında Bir yolun ucunda efkarlı Dizleri yara Dudakları kızılcık şerbeti tadında H. Çiğdem Deniz |