BİR GARİPLİK
gitmek ile kalmak arasındaki fark görülmez
gitmekte zor keder,kalmakta o ince çizginin ayırımına varılır mı bir farkla bilinmez adım adım dolanır ömür basamaklarına yudum yudum tüketilir ab’ı hayat hayır mı şer mi ola düşülür düşülmez yollara günü geceyi dolar birbirine bir gariplik günde ölümü son nefese dokuyan toprak kokan tende denizden gökyüzünden uzak heyecandan güzelden kilometrelerce ırak dersin ki koysam başımı yastık diye toprağa çeksem gökyüzünü yorgan misali üstüme suskunlukların ebediyetinde durulup zamanın süngüsünü çekip o dehlizde savrulmaya bir gariplik gecede Vazgeçtiğim bir demde gecenin yıldızından,ayından aydınlıklara küstüğüm günün aydınlığından,güneşinden savrulduğum rüzgarında kışının karından boranından kanatlarımdan vurulduğum mavisiz gökyüzünün buludundan yağmurundan solup solutuğum neşesiz baharının çiçeğinden böceğinden kıyılara çarpıp durduğum limansız denizinin dalgasından martısından tüm yolların çıkmazında öldüğüm kimliksiz şehrinin yolundan sokaklarından tek bir ışık hüzmesi tutuşturamayıp vazgeçtiğim gözlerinin karasından bir gariplik bende kurulu düzenleri ihlal edip ihtilal alanlarına naralarla hükmü ertelenmiş yürekte müebbeti giydirir gibi zaferle bir yangının küllerini soğutup tütmez bacalardan savrulur gibi ne yangını ne külü kalır bir gariplik bulandı sularım zehir zemberek elleşmeyin sakın ha bir kor sancının girdabıdır çakıl taşları,kumlarla değil çelik betonla setler çekilmiş iflah olmaz artık bu sular elleşmeyin ha akmaz denize bir gariplik tende...z.z.i. |