BİR LEYLA ŞARKISI
Bir dostun nikahını kutlamak istiyorduk;
Ocak başı da denen bir mekana oturduk. Servisler açılınca verildi siparişler. Kimi balık isterken, kimi de kebap ister. “Hay hay” diyen garsonlar, koştururken geriye, Bakmadılar sanki de başka bir müşteriye. Çok geçmeden göründü, balıklarla kebaplar. Mezelerle birlikte rakılar ve şaraplar. Özenle sıralandı her şey yerli yerine. Kadehler kaldırıldı nikahın şerefine. Neşe dolu bir sohbet uzayıp gidiyordu. Boşaldıkça şişeler, yenisi geliyordu. Yudum yudum sarhoşluk sarınca tüm masayı, Unutmuştuk o gece düşünceyi, tasayı. Kırk yıllık akşamcılar girerlerken havaya, İhtiyar bir kemancı, başlamıştı çalmaya. Kemancı titrek sesle söylerken şarkısını, Paylaştı akşamcılar, onunla rakısını. Bazısı da birkaç şiş attırmışken ocağa, İhtiyarcık almıştı, kemanını kucağa. Başladı şarkıya, “Olmaz meleğim… vakit geç. Sen kendine kendin gibi, bir taze bahar seç.” Diye söylerken bize, anlatmıştı kendini. Yıllardır kemanıyla paylaştığı derdini. O da sevmiş birini, yuva kurmuş gönlünce, Mutlu etmek istemiş, sevdiğini ömrünce. Bey amcanın Leyla’sı, o kadar da güzelmiş. Tanrı onu yaratmış, hatta bir de özenmiş. Kumrular koklaşırken o günlerde baş başa, Leyla o sene girmiş, on beşinde bir yaşa. “Dut ağacı dut verir. Yaprağını kıt verir. Oğlan büyük, kız küçük. Sarıldıkça tat verir.” Diye çalar söylemiş, o yıllarda bey amca. Ancak atmış Leyla’ya, köy gençleri bir kanca. Saldırmışlar kurt gibi, bulanık bir havada. Leyla’yı kaçırmışlar, kimse yokken ovada. Dağlarda gezdirip de her gece ağlatmışlar. Geçitleri tutmuşlar; yolları bağlatmışlar. Bir kuş bile uçmazken o köyden dışarıya, Gitmeyen hiç kalmamış Leyla’yı aramaya. Her kafile boş dönmüş, uzun süren seferden. Derken ümit kesilmiş, dağlardaki gençlerden. Baharla yaz geçip de yapraklar dökülünce, Dağlar bembeyaz olmuş, ovadan bakılınca. Bir akşam çıkıp gelmiş, köy gençleri ovaya. Ertesi gün gitmişler, muhtarla, jandarmaya. Sormuş ki uzman çavuş, hani, nerde kız diye. Leyla öldü demişler, düşünce bir vadiye. Şimdi bile dağlarda, ağıtlar duyulurmuş. Leyla’nın yaşadığı rivayet olunurmuş. Bir yudum daha aldı, bey amca rakısından. Söylemeye başladı, bir Leyla şarkısından: “Leyla bir özge candır. Kara gözlü ceylandır. Bulunmaz hüsn ü andır. Leyla, Leyla, ah Leyla…” Unutmuştuk güya biz, düşünceyi tasayı. Oysa öyle dertliydik, terk ederken masayı. Yürüyorken dostlarla çarpışan adımlarla, Dilimizdeydi hâlâ, Leyla, Leyla, ah Leyla… |
Oysa öyle dertliydik, terk ederken masayı.
Yürüyorken dostlarla çarpışan adımlarla,
Dilimizdeydi hâlâ, Leyla, Leyla, ah Leyla…
Güzel şiirinizi yürekten kutluyorum. Saygılarımla.