BİZİM ORKESTRA
Sazı yaratınca usta sanatkâr,
Demiş, sen ney olacaksın sen de tar. Bazıları davul olmuş dövülmüş. Keman olmuş bazısı da sevilmiş. Şekiller de farklı farklı olunca, Söylemiş her biri kendi dilince. Farklı zamanlarda farklı yerlere, Gidip ses vermişler dinleyenlere. Kimi dert yanarken ayrılıklardan, Kimi, övünürmüş farklılıklardan. Bu kavga hep böyle sürüp giderken, Alıp getirmişler, çalıp söylerken. Kemana demişler, otur ortaya. Geç bakalım davul sen de arkaya. Bu sazın adı da gitar demişler. Kulağından birazcık çekivermişler. Eyvah demiş keman, gitti kulağım. Davula dönmüş de bu senin âhın, Tuttu demiş tuttu; işte gördün mü? Meşhur muradına şimdi erdin mi? “Kes sesini!” diye bağırmış biri. Dinlermiş sazlar orda lideri. Şef derlermiş o adamın adına. Hiç gidilmezmiş onun inadına. Korkuyla bakarken her biri şefe, Kemancık sokulmuş yaşlı bir tefe. Başla komutuyla çalmış klarnet. Kemana demişler, birazdan, sabret. Sırası gelenler çalmış söylemiş. Buranın usulü işte böyleymiş. Üstün olamamış kimse davuldan. Şikâyet etmemiş keman halinden. Nota öğrenmişler, hem de diyezi. Arada meyin de çıkmış avazı. Zamanla şefi de sever olmuşlar. Birçok yeni arkadaş da bulmuşlar. Hep ahenk içinde çıkmış sesleri. Onların da olmuş bir adresleri. Sorarsan neresi diye, gitara. İşte der burası, bizim orkestra. Biz de sıralanıp azar duymadan, Bazısı kendini Sezar sanmadan, Kimse asılmadan kulağımıza, Sahip çıkmalıyız orkestramıza. |