FAHİŞE
Bir kadın gördüm ki geçenlerde ben,
Zayıftı, yorgundu, hem de çok güzel. O da olmalı ki bunun farkında, Çok şeyler saklıydı bakışlarında. Henüz otuzunda değildi ama, Dersini vermişti, yıllar adeta. Sordum gözlerine, derdin ne diye. Anlatamam dedi, uzun hikâye. Anlat dedim, anlat; dinlerim seni. Bilmek istiyorum serüvenini. Nerden başlayayım, bilmem ki dedi. Bu gözler ki güzel bir gün görmedi. Eskiden iki gönül bir olunca, Sefil bir samanlık olurmuş seyran. Şimdilerde beş parasız kalınca, Saray bile olsa, oluyor viran. İnsanın kaderi güzel olmazsa, Yüzdeki güzellik fayda etmiyor. Elim bir lokmacık ekmek bulmazsa, Ayaklarım viraneye gitmiyor. Yok mu geçimini sağlayan kocan? Varsa çocukların, onlara bakan? Dedi, çocuğumun babası olan, Gitti de dönmedi, Alamanya’dan. Anladım, çilekeş bir kadındı bu. Dedim, yanındaki senin oğlun mu? Duymamış gibiydi, baktı gözüme. Pezevengim dedi, dönüp yüzüne. İşçi karısısın diye başlayan, Nutuklar çeksem de nafile işte. Ona bu haliyle ümit bağlayan, Pezevenkler biter mi bu gidişle? Ekmek için giden gurbetçi eşe, Lâyık mıydı sanki böyle fahişe? Derler ama bir fırsatın’ bulunca, Rahat bırakmazlar seni fahişe! |