Esarette büyür aşk
köstekli saati koyan koydu
ben o zaman portakalım tabi kıran yağarken bedenlerden üstüme bir potin yüz para hainler çarşısında topraksız ne bilsin girmeyeceğini zamanı vurup birin ruhunda duracağını yek vücut denize açılacağını ben o zaman üç don arkasındayım tabi dönüp gelip tezgâh altlarını yakacağını vatansız ne bilsin bir çift göz işte nazarı deyer dediklerinden bu deyiş nazardan çok öte bu deyiş ölümleri ölüme gönderen ben o zaman hissedemiyorum tabi çayın karası başağın sarısı dananın kuyruğu balığın pulu oğuzun evi sevgilinin serveti hepsi bana sıcak su ben o zaman sancılı gebeyim tabi huzmesine doğdum âmâlara göz veren ebedi yetecek gücü kendinden gölge oyunlarında sahnelenen benim yüzüm gölgeli tabi kimi çetele tutar kimi yazar reçete kiminin namı putpereste yolum düşünce bir meclise ben o zaman tek tabanca tabi söyleyen söyledi köstekli saati koyan ellere ilham edip kürsü verip söyletene putları yıkan İbrahim’e selam olsun ben o zaman çok konuşuyorum tabi sustum köstekli kalbim durdu iki vuruntu arasında bir fısıltı ve aleyküm selam ilk o an duydum benim o zaman kulaklar küçük tabi ordu arşivini beklerdim hep saygı atışlarının bitişini benim mekanım yok artık selam yurdunun koltuklarındayız pür dikkat dinler köstekli kalbim ışığın konuşmalarını kendi saygı atışlarını |