BİR İKİNDİ BUNALTISI
Bir ikindi bunaltısında
kırılgan cümlemin rahmine düşen Su değil toprak değil ateş Bir çamur deryasında üşüyen ellerimdir Kirli değildi alnımın akına düşen Bir değil bin can sıkıntısıydı Söylesem ne olacak sanki Taş mı doğuracak toprak ateş mi Bir yanım düş deryası ya Karnımı yumruklayan hangi masal sanki.. Ölmüş ruhları insanların yüzleri buzul çağı Kim anmış kim kusmuş Bir bakış ardı sokak aydınlığına... Sonrası yok bu işin Sonrası salma atlar zamanı Bir hıçkırık anısına Koşar ayak dörtnala sürgün Yekpare Ciğerpare Tek tek dökülen yapraklardan... Sorsam Karanlığa çalan Sormazsam donar mı damarımı ıslatan tükürür mü yüzüme yalan Sorsam koşar mı ardımdan Akşam görmeleri Düş seğirmeleri... Bit yeniği var bunda kanınca aklımın Kanması peki neden kalbimin Çocuk gibi aptal gibi Sererek saf sudan bahtımı Önüne açtığım iki yüzlü Elimden aldı önümü ardımı Peki neden yine de yumruklar Karnımı Açmazsam Dökülmeyecek mi torbamdan misketlerim Cikletlerim çayır çimen gezmişliklerim Hep bahar diye Toprağın yüzüne diktiğim gözlerim Sahi sormak gerek Yalın ayak koşanlar Kaç cümle çeker içinden Kaçı kalbinden kaçı karnından Islık çala çala Nefes alışlarım Kısık Cansız İsteksiz Bu ilkbahar akşamında Zihnim yine bulanık İçim ruhum dünyam İkindiden kalma darmadağınık 15.03.2017 |
Hep bize biz kalmadık mı rüyaların sonunda?