1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1161
Okunma

geceyi kırmızıya boyadım
Sonra acıyan yerlerime tıka basa evrenin tuz çığlıklarını bastırırken
bir su damlasına duruldum
oyuncaklarına küsen
ölü çocukların gözlerinde cihanın umut mavisini gördüm musalla taşında
ağladım
utandım
her nefes içime katran oldu
ve kaç ülkenin duvarı eder diye ısrarla evimi bölüyorlar
ekmeğimi bölüyorlar kirli elleriyle
yatağımın gövdesini bölüyorlar
masanın üstünde infaza arşa eden şiirlerin ayak sesleri marşlar eşliğinde
zihnimi zincirlerle dövüyorlar
saat on ikiyi beş geçe
evim kor alevle çevirili
içi dışıma kaçmış
kağıttan bir ev
oturma odası italik alfabeyle örgülü
her kelimesi çözüldükçe
kokuşmuş ruhların ağzında bir mezar kazıcısı oluyorum
hoyrat rüzgarlar siniyor sinemin bel kemiğime işlendiği yırtıkta
düşüyorum
düşüyorum
düşüyorum
kuş ağzında aylak bir yola
çatlak koridor’la merdiven arasında
hayat kokan nefesimde doğmamış çocuğumun
gülüşleri kalıyor
ağıt kalıyor insan kalmadığı yerde
sevgilerin ayak sesleri evler hanesine ilerlerken
sesler evsizliğe düşüyor
dağ yanağında ölü kuşlar düşüyor ayak diplere
bir annenin yıldızında dilediği dileklerin
Ölü toprağın rahimine düşmesi gibi
bir babanın içinde
ağır ağır yanan tansık döngüsü gibi
ve nefesime
dilime
yüzüme
göğsüme yapışan maviydi umutan artakalan.
Ümit Kaya
5.0
100% (2)