İçimde pervasız düşler...İçimde dile gelmemiş göçlerin hükümsüz küskünlükleri, Dilimde dinlenmez sözler benden eski, Baştan aşağı tırmalanmış... Peki sen özlem kokan bir günün, Bir yabancının ellerinde donması nedir bilir misin..? -Bilme..! Yaşım alıp başını gidiyorken malum menzile, Söylesem suç söylemesem günah kıyametindeyim. Görülür görülmez sobelenmiş gölgem, Apansız çukurlardan amansız uçurumlara gönderilmişim. Eğilir boynum, Çünkü; ördüğün duvarların yükü omuzlarımda. Ellerin ayaz, ellerin kara kış, ellerin kayıp. Teselli olsun diye avaz avaz susuyorum... -Nabzım hizasından çıkmış, Hükümsüz öğütlere paslı çivilerle tutturulmuşum. Söylemem sandın içimde gelip giden cinneti, Ben sevapsız topraklara basarken adım adım, Kim sakladı aklına o emanet cenneti... Ölü kımıldamaz hesap verirken, Uyumayı beklemez uyuyan, Yitirilmiş hislerin yenisi düşmez kalbe, Uzaklarda bir sabah ben gibi boğulursun. Biriktirdiğin herşey düştüğünde cebinden, Herkes gibi öylece unutursun... " Ah be güzelim Çakıl taşından büyük değil cüssen Kandırmışsın boşu boşuna kendini Ondandır ki adımların hep meçhule" Çok özleme beni dilerim..! Özleyince yok oluyorsun. Bekleyişimi ezip adım adım, Bir beni incitiyorsun... -Sokaklar senin, yollar senin, seferler senin. Kapında boylu boyuna bıraktığın varlığımı, Gitti gelmez trenlerine terketmişsin. Isırılmış boynun, Bir elvedayla merhemlenmişsin. "Çakır gözlerimden süzüm süzüm süzülen yaşlara, kirpiklerinle bir ömür mil çekmek varken... hayal meyal düşlere düşmüşsün.." İsmail Yılmaz |
ve güzelliği ile locayı güzelleştirmiş
tebrikler