yad
yağmurun parçacıklarına asla katre diyemedim
gerçeğin ötesine taşmadı lisanım hep, geçmişimde olmayanlara kayda değer hislerle bağlandım geleceğin ivmesi kısaydı bu geniş deltada babil’de bi kule idim ben efes’te harabe böylelikle tüm kurallı cümlelerden teker teker çıkarıldım sayı basamaklarından tırmanarak sonsuza arıtılmış karanlıklara kanat açmanın erdemini, kirletilmiş hüzmelerde damıtmak vardı ışığı ayrıştırarak kristallerine delirmelerin sanrılarla gerçeklerin tuhaf tutkusunu tetikleyen üst kurmacayı duygulardan yoksun, ellerimle ateşe ve yağmura tuttum gölgeleri yer değiştirdi bu karmaşada dokunduğum her şeyin beyni çıkarılmış canlının belleğinde tozuşan izlerine basarak anıları, hatırdan kahve kokulu çöplüklere bırakan vardiya eğreti tarihle bir olup alt edilen şimdiyi tekrarlardan ibaret çelmelere bulayan yol gözbebeklerine değen rüzgarla arınır yer çemberi kitapları şarapla yaktığım oldu sözcüklerin yavaşça buharlaşmasına tanıklık etmek ve cehenneme salmak öyküyü hafızam diri diri yandı uzayan her cümleyi başka bir ifadeyle kesiyorum şimdi yarım kalıyor rastladığım her anlam durgun sulara taş atıyorum, sessizliğe çığlık ne zaman zıtlaşmış bilmiyorum kendimle olan uzlaşı bana bir yüklem ver bir zaman tümleci ve uyuyabileceğim bir mekan yağmuru içince yanlışlıkla yaşarken, bozulur mu susuzun niyeti? |
bir zaman tümleci
ve uyuyabileceğim bir mekan
Derin bir anlatım.Gönül sesiniz hiç susmasın.selam ve saygılar...