Ellerini Tuttuğum Gün
Ellerini tuttuğum gün
Pırpır etmişti yüreğim coşkunca Güneşi iliklerimde hisseder gibi Bir an da ısıtmıştın içimi Hilale şiirler yazar gibi Sevgiyi gözlerinde sezer gibi... Sevmiştim seni Sanki Mona Lisa’nın resmini yeniden çizer gibi... Pırıl pırıl olduğunu anlamıştım yüreğinin Altıncı his mi dersin artık ne dersen de? Hücrelerimde bir şeyler tutuşmuştu Az da olsa sakinleşmiş Gönlüm sekine ile yatışmıştı... Ellerini tuttuğum gün Tüm benliğim ile varım bu sevgiye dedim. Kalbimin kanaması azalmıştı bir nebze Unutmaya çalıştıklarım Zaman zaman aklıma geliverse de... Zaten çok sonraları silindi gittiler Bilemedim şimdi neredeler... Ellerini tuttuğum gün Sanki aya ilk ayak basan astronot bendim Güneşe bile gidip Belki erimeden dönerdim Yüreğim gökyüzü kadar genişlemişti Suların sesi bile değişmişti Kuşların cıvıltısı bile Karıncaların ayak seslerini dinliyordum geceleri Ömrümün bir yarısı doluysa da hüzün çile... Ellerini tuttuğum gün Yakamozlar vardı Mudanya Sahillerinde ’’Bir gazoz iki kamış bize’’diye Garsona espri yapmıştım. Gülüverdin sessizce, gamzelerin çıkmıştı... Başıboş sokak köpekleri dolaşıyordu ardımız sıra Korkmadık hiç birinden Boş tenekelere tekme attık ’’Seviyorum ülen’’diye bağırdım Balkondan bir iki meraklı bize baktı Minareden ezan okundu usulca Daha yeni evlenmiş bir çiftin Düğün konvoyu geçti önümüzden kornalar çala çala Tam önünü kesip para isteyecektim sen engel oldun... Bir yıldız kaydı aniden ’’Bir dilek tut’’dedim sana ’’Tuttum’’dedin yürekten Aynı şeyi tutmuşuz meğerse Sevgiye aşka açılan kapılardan girdik Aylar sonra birbirimizi severek gönülden... Ellerini tuttuğum gün Emeklemekten yürümeye geçmiş bir çocuk gibi Heyecanlıydım alabildiğine Okulu bitirip diploma almış bir delikanlıydım O gün hayat okulundan Azad edilmiş bir kölenin mutluluğu kadar Anlatılmazdı hislerim... Haydi bakalım çocuklarım Anne ve babanıza hızlıca sokulun da Beraberce mutluluğu tadalım... Hani sormuştunuz ya ’’Annemizi ne zaman sevdin, ne zaman yüreğine koydun’’ Ellerini tuttuğum gün ben sevgiye doydum... |