Estetik Kaygısına dikilen Ağacın sorunları..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın bişiyler öğrendiğimi düşündüğümde yazdığım ve müzeyyen senarı çok fazla dinlediğim zamanlar ortaya çıkmış bişiy. sade anlatım içinde bir çok ölü yaralı ve yıpranılmış hayatlar bıraktığım şiirdir.
bir müzik çağırır şimdi seni
ben değil özlemlerin en derini bir bıçağı göğüslenir gibi sana dair kokular çalınır kapıları sona dair bişiyler kapı zilleri kapıları açınca hangisini açsam yatmışlıklarımız örtünmeden sanki hepimiz uzaklıkta yaşanmadı hiçbir şey herşey öylece ve öylece uzak diyebiliyorsam ancak o zaman uzak oluyor benden ayazlı geceler ellerim kırık bu ellerimde kırık bak bu özlemin özlenene öykünmesi başıbozukluk başı boşluk değil nefes alır gibi derinden soluyorum çiçekleri ve yoluyorum birer birer -fallar uğruna getiriyoruz sonlarımızı- mesela bir çöpçü nereye kadar süpürebilir içindeki pisliği mesaisi bitene kadar mı yoksa vardiyasını devrene de kadar mı bir lamba nereye kadar aydınlatabilir yolunu yolunu kaybetmiş bir iskemleysen ve kaç kilo daha binse üstünü kırılır naif ruhundan ağlayan bir bebeğe göğsünü tuttu şimdi anne kasıklarımı ovmaktan kalbim tuzlu yalnızlıktan evler değiştiriyorum odalar bilhassa kadınlar adamlar sohbet ediyor bu arada bir çok anahtar değiştiriyorum bu yüzden ceplerimi kontrol ediyorum birazda önemliliğim gizlenmesin diye bağırıyorum: yalnızlıktan! yalnızlıktan diyorum insan sesini toprağa ulaştırdığında kurtulucak E birazda estetik kaygım var o kadar da bağırmıyorum ismini siz doldurun diyorum o konuşmaz diyorum soranlara Hüzünlü evler gördüm Hüzünlü kadınlar bilhassa bilhassa Hüzünlü evlerin Hüzünlüodalarına saklanmış kadınlar kadınlar parmaklarında sigaralar ellerinde şişe şişe alkoller gözlerindeki makyajı sildiriyorlar bir erkeğe onların sevmelerini isteyerek kimi zamanda onları severek yapıyorlar bunları bir keman gıcırtısı gibi ellerini göğüslerinde gezdiriyorlar -e birazda estetik kaygım var tabi ama ne anlar bunu zengin ben taşralı bir çobanım ben bir kadın seversem ceplerim boşalır alınacak tek hediye kalbimdir şimdi azıcıkta içmiş olsaydım ağlayabilirdim kolayca taşralıların böyle dertleri vardır sizler bilmezsiniz- çöpleri atamazsın ince parmaklar sürünmüşse onlara ince parmaklar sürünmüşse her yere kendini bile atamazsın çöp diye ellerimde sigaralar bolca Domates keserdi önce öyleki her kırmızılıkta hatırlanır MESELA O ADAMLAR DÜŞTEKİNİ ÇIKARAN ADAMLAR ONLAR ŞİİRLERİNİ NASIL YAZARLAR Hüzünlü akşamlar yürüyoruz Hüzünlü akşamlar görüyoruz Hüzünlü çiçekler Hüzünlü şarkılar Hüzünlü bitkiler bakıldığında görünmeyen şeylerde Hüzünlü bugün bilhassa bütün atlılar birikmişler birazdan bir revolveri de patlatır bir jokey karnımda sesten ürken çocuk saksılı ayaklarıyla çiçekler diksin sabaha ki daha bir yeşil olsun yeşil daha da kahverengi bir ağaç... |