BİR ARKADAŞIM VARDI
a.
bir arkadaşım vardı, karasevdadan öldü ne çok severdi: kedilerle çocukça oynaşmayı tren sesi işitse ağlar kurumuş bir dal görse ağlar tek karelik fotoğraflarda felâket susardı bir arkadaşım vardı, karasevdadan öldü dudakları kıpırtısız, saatlerce dururdu buğulu bir aynanın önünde dururdu buğulu aynalar ki, en sevdiği eşyâydı harâmiler kestiğinde düşlerinin önünü kırık bir vazoyu çağrıştırırdı bilenler bilir onu dipten gelen dalgayla apansız ayaklanır tipi basmışçasına allak-bullak olurdu bağlanır çözülürdü, akar-giderdi bâzı suçlanıp sabırlanır, suçlandıkça severdi artılardan eksilere, eksilerden artılara bata-çıka büyürdü gizemli sularda sevdasını buz üstüne yazmazdı buharlaşıverir sonra dayanamazdı gül yaprağına sarardı sevdiceğinin yüreğini çıra gibi, için için yanardı karasevdadan ölen o arkadaşım şairlerden necatigil’i ve fuzuli’yi yere göğe bir türlü sığdıramazdı b. sizin hiç karasevdalı bir arkadaşınız oldu mu öldü mü öldü mü öldü mü? (*): ŞiirceDergi, Mart 1991, Sayı 3 |