KIRK KATRE KEDER KONÇERTOSU*
1.
ovalara dön deseler döndüremem yüzümü çocukluğum canlanır bir garipliktir basar içimi bir kasırgadır patlar ruhumda kaybederim kendimi ey yaşanmamış yıllarım benim çek ellerini 2. herkes mutluluğa kaldırır kadehini mutsuzluğa kaldırırım ben aradan kaç yıl geçti hesaplayamam sözcüklerim soğudu depreştikçe depreşti içlenmelerim "ağustos’ta suya girsem balta kesmez buz olur" vah benim emeklerim 3. nerde söz açılırsa morartılmış bir aşktan ben ordayım kariyerden şöhretten nerde nefret edilirse ben ordayım nerde değinilirse bir insanın yarasına ben ordayım ümit etmenin fırtınası nerden eserse ben ordayım beni başka yerlerde aramasınlar hep azarlanan hayatların ortasındayım 4. ey duygusuz hemcinslerim sizin dünya dediğiniz yerde malınızı-mülkünüzü çoğalttığınız fesatlıktan çatır çatır çatladığınız kaygan zeminde bir kerecik olsun dolaşamadım göğsümü gere gere ona yanarım ona yanarım ona yanarım değil başka hiçbir şeye 5. kaç söz, güz güneşi’nin izdüşümüdür bunu düşünerek geçirdim sakil ömrümü 6. doğar doğmaz marketler saldırır insana büyür büyümez şovmenler hele bir ölmeyegör nasıl saldırır nebbaşlar 7. -di’li geçmiş zamanlardan özür dileyelim mi beton duruşlulara karşı kâgir bakışlım benim 8. beni kimse sevmese de ne çıkar bundan bakmaya değer bulmasa kimse yüzümü kimse temiz bulmasa seçtiğim sözcükleri sesimin simetrisini kimse cazip bulmasa şarampole yuvarlayıp dursalar arkaik belleğimi yangınımı söndürmeye davranmasa hiç kimse beni boğazlamaya can atsa sosyopat adamlar rüzgârım istenmese küçümsense şimşeğim ne çıkar bundan bir aşk, bir de ölüm, hiç çıkmıyor ki aklımdan 9. siz güneşin kavuşurken bıraktığı gölgeyi ardı ardına üç kere öpemediniz kavakların pamuklarken çıkardığı çıtırtıyı bilemediniz ardı ardına üç kere üç kere bismillâh diyemediniz ardı ardına üç acıya bakınız ki bakınız, zulüm baki değildir çarparken kalbimdeki o ağır kayaya 10. zıvanadan çıkmış kelimelerle konuşursun konuşunca sevgilim! müşkülpesent mevsimlerden etkilenen cümlelerle nasıl küçümserim seni! 11. başka söze ne hacet var? işte gözlerin: -günaşırı hançerlenen dağ silsilesi 12. yeryüzünün tutanakçısı olmak isterdim emeğin ışığın özgürlüğün dile kolay gelmez tutanakçısı ben yürüdükçe çılgınlaşsın rüzgârlar ve su ufuklara kök saldıkça başıbozuk rüyalarım sesimde bir sürü çiğdem kokusu 13. söz’ün gücü geçer mi gasilhaneden? kimbilir nerelerden savrulmuşsa savrulmuş berbat güz’ün yalnızlıktan süzülmüş bir direncin gücü geçer mi? şafak vakti vurulmuş insan yavrusu hüzünkârlık tanrısı’nın güçsüz elinden su içer mi içer mi? 14. fakru zaruret içindeyim sana bakarken seni sevdiğimin delili sayılmaz mı bu? 15. geçit yok, diyor, aşk’a militaristler pay almak yok ’güzel ideası’ndan tarifsiz bir ıssızlık çömeliyor ömrümüze 16. neler öğrenebilirim heba edilmiş ömründen senin madde madde yaz bunları bellet bana sana eşitleneyim palaspandıras bir kış gibi geçeyim içinden 17. ben alaturka duygulara merak sardıkça çağdaşlığın yobazları yere çalar gömleğimi 18. bir çıkartmadır şiir insanın yazgısına yerleşmek için bindirilmiş kıtalar karşısında yangınını yanında taşıyanları korumak adına yangınsızlardan bir misillemedir şiir 19. kimi şairler anne? bütünleşmek dururken halkların acısıyla neden paralanırlar plaket peşinde neden incitirler ki estetik bilimini kimi şairler anne? yetesiye güzellikle çalışmak varken etik ilkelerle bağdaşmaktansa neden arlanmasız, neden dramsız kimi şairler anne? 20. babacığım! ne desem bir sözcük eksik kalıyor sen öldün, ben böyle yığılıp kaldım elleri yok bir kaptan-ı deryayım şimdi 21. sen orda kal sevgili bahar ağaçlarınca şenlikli kal medarı iftiharım olarak kal denizlerden sıçrayan bir soprano olarak kal orda hayatı simgeleyen imgelerinle bütün farkındalığınla kal sevgili benden sana hayır gelmez nasıl unuttuysa çağ öylece unut beni 22. yürürüm: yollar aşınır gülümserim: aynalar koşarım: bir dağ göçer üstüme dururum: koca bir çağ yürüsem gülümsesem koşsam ve dursam her yanım it zulası, hiç yanım çerağ 23. mendebur bir devir bu şikâyetçiyim döner-durur paslanmış kasnaklarıyla iyi insanlara ters şikâyetçiyim cenderesi sıkıştırır kızaran gülü açlığı arsızlığı çoğaltır melânetten beslenen bir devir bu şikâyetçiyim 24. sevincimi kursağımda bırakan sevgili bak geliyor yarası muazzam tarla kuşları öncelikle ağızlarından öpülmek için onlarla onarmalısın gençliğini onların kanatlarından damlayıveren esenlikli kelimelerle devirmelisin yeryüzü tanrılarını 25. birbiriyle sarışmasından iki zambağın çıkan seslerle tutuldum sana aklımın ambarında biriktirdiğim buğday güzelliğiyle bombardıman altındaki lübnan’lı çocukların çığlığıyla çakıştırdım ezikliğimi metafiziğimin fışkırmasıyla 26. sen bana bakınca enine-boyuna sancılanır gök ayaklanıverir yılkı atları ben sana bakınca halhallanır ayakları kızların volkan olur patlar dünyanın nabzı 27. geleceksen, hüzün-ertesi gel bana tutukevlerine bir dolu karanfil bırakalım okşayalım öpelim mahkum anılarını ağıtlardan türkülere vuralım zulüm payidar mıdır, onu soralım birbirimize ve sevda haram mıdır ruhsal zenginliğine sevgilisinin hiçbir yaz ortası göçemeyene? 28. dağlarını duman bürür, bürüsün sen devrimcisin yüreğinde kan görünür, görünsün sen devrimcisin ciğerinde can sürünür, sürünsün sen devrimcisin 29. her pazartesi: tan sökerken alevlenir ağzımda şiir her salı: koşar-adım hüzün dersi’ne girerim her çarşamba: ontoloji çalışırım kan-ter içinde her perşembe: pul pul dökülür ve ayrılık olurum her cuma: yarılırcasına söyleşirim cuma anneleri’yle her cumartesi: cumartesi anneleri’ne sepet dolusu yıldız taşırım ve her pazar: ruhumun labirentlerinde semah dönerim 30. fevkalâde güzelsin güneş batarken yeter ki sevmelerinin güneşi batmasın 31. kıt aklımın erdiğince seni anlattım akılperest mihraklara peltek dilimin döndüğünce gene seni sevgili gelgelelim varamadım bir yere kırdım boynumu ve de yürüdüm dört askeri darbenin ve darbe şakşakçısı modernistlerin yavaş yavaş zehirlediği ömrüme 32. bana devreder misin acılarını batı’cılar duymadan duymadan kafatasçılar bana devreder misin sancılanmanı koskoca bir burçak tarlasının içinde 33. sevdim diyedir başımın belâlardan kurtulmaması dinlisini dinsizini sevdim diyedir insan olanın donlusunu donsuzunu ve özellikle de uyumsuzunu sevdim diyedir bu toprakların taşını böceğini ayrıkotunu 34. şiir ki bir ömür ister insandan allahına kadar feragat ister binlerce kez kırılmış ahşaptan bir kalp milyonlarca yenilgi, milyarlarca reddiye sonsuz dürüstlük ister her seferinde ey şiir, beni bağışla yakışamadım mürüvvetine 35. utangaçlık okunur yüzümün her yerinden ben minderi devrilmiş adamlardanım keskin sular zikrederek yürüdüm çoğuncası ben kantarı kırılmış adamlardanım ah dedim de bağlandım bir ahlat ağacına ben defteri dürülmüş adamlardanım 36. şiirimi ayağa düşürtmedin hiç bayrağımı yırttırtmadın nekrofil adamlara sana şükranlarımı sunarım yeryüzü 37. sol-dogmatik aydınlar sinirinden çatlasın bir doğru’yu doğrudan vurguluyorum: madımak’ta yakılanlar olduğu kadar başbağlar’da kıyılanlar da canlarım 38. sabahtır: rüzgârın emrettiği yöne yürürüm öğledir: özeleştirisini yaparım utançlarımın ikindidir: iki zambak gölgesi saçlarım arasında akşamdır: gücümün yettiğince hırpalarım ömrümü ve yatsıdır: yaşlandığımı anlarım 39. türkçeye ve dağ çileğine kokuyorsun sevgilim yaralısın kınalısın dahası baştan ayağa dünyalısın sabun köpüğü sevdaları bırak da gel öyleyse 40. pınarhisar! ürkekliğimin kasabası kabahat üstüne kabahat işlediğim coğrafya mahzunluğumun topoğrafyası budadıkça budadın duygularımı bununla yetinmedin beni sürgüne gönderdin gözünü kırpmadan hesaplaşacağız elbet ömrüm miadını doldurmadan! (*): Süveyda, Mart-Nisan 2008, Sayı 4 |
Samimiyetimle kutlarım…
........................................ Saygı ve Selamlar….