EN KIRGIN YERLERİMİN ÇIĞLIĞI
çâresi yok
gitmeliyim yeşil uğultusuna yaslanıp buğday tarlalarının buğday tarlalarının ötelerinde uçarı ve sarışın bir öfke hâlinde gitmeliyim avcıları yanıltan boz-tavşanların ayak izlerine nerdesiniz bilezikleri şıngırdayan kızlar kızların koynundan fırlayıp havaya uysal kaçışlar çizen bıldırcın sürüleri siz nerdesiniz tanığımdır ırmakların kavgadan köpüreni portakal dallarında titreşen ay ışığı yıldızlarla söyleşmenin ustasıydım ben hasrete kavuşmanın can pahâsına gömütlerin üstünde açan güle sorun beni taş kovukta sabahlayan yuvasız yavru kuşa dinlenmek kımıltısız nazlı gölgeliklerde çobanlarla gülüşmek umurumdadır usulca çan seslerine kulak kesilmek gidip serinlesem bir soğuk sularını çırpsam çılgınca önce alnıma, en kırgın yerlerime emeğin küçük sevimli ülkesinin tozuyla toprağıyla ısınsam kuşluk vakti özenle dokunmuş kilimlerine aydınlık sereserpe o kadar soluk perdelerine imrenip kalsam ev-içlerimin, alçakgönüllü babam, acılarıyla didişiyordur acılarına hoşgörülüdür babam çayır kokusuyla yıkamıştır sesini adım gibi bilirim çamaşır iplerinde buğulanan annemin uğraşısı hep yetince güneş sabun sıyrıklarından dönen bir başım o zaman duyumsarım insanlığımı âbimizden gelen mektubun gönenci mi bu bol esinti odaları taşıran kardeşlerim haberci umudu mu tâzeledi yüreğinizde desem ki of ben nasıl önemserim bilemediniz koyakların kucağında geleceği cıvıldayıp tanımsız sevinmeyi (*): "Eksik Kırlangç" kitabımdan |
Radyoda şarkın
Gitme!..