Kendim İçin Ağladım Baba
Ben, sana gelmeden,
Mektubum gelsin istedim baba... Gelsin ki;ya yüzünü görünce, Dayanamazsam... Satırlarım benden önce ulaşsın istedim; Ya konuşurken seni doyası koklayamazsam... Ben, sana gelmeden, Mektubum gelsin istedim baba... Dün gece ilk defa kendim için ağladım, Azrail dayanınca kapıma... Zangır zangır titriyordu dizlerim Kapı ardına, bedenimle barikat kurduğumda... Ve anahtar deliğinden uzatılınca biletim, Ter biriktiriyordu ellerim... Ellerim, Halihazırda tutabiliyorken kalemi, Tırnak uçlarımdan çekilmeden nefesim, Kendim için yazmak istedim baba... Ve ben, sana gelmeden, Mektubum gelsin istedim. Aslında ben... Belkide beni bırakıp gittiğin yaşta kalmak istedim, Aslında ben... Herkes için, hep istedim... Ama ilk defa, kendim için ağladım baba... Gecenin tam yarısında, Yarı ölümden uyandığımda, Doğum sancıları gibi kıvranırcasına, Rüzgârda savrulan yapraklarcasına, Lav gibi akarken, yakarcasına, Kendim için ağladım baba... Ben, sana gelmeden, Mektubum gelsin istedim... Ve nasıl anladım...bilemezsin... Bir bacağı kırık iskemle üzerine iliştiğimi, Neden parmakla sayar olduğumu sevinçlerimi, Yaz-güz boyun büken çiçeğimin, Yarı ölüm hallerinde Sabahı nasıl özlediğini... Ben, sana gelmeden, Mektubum gelsin istedim baba... Şuncacık ömrüme dönüp bakmalıydım çünkü, ’’Elde var sıfır’’diyenlere inat biriktirdiğim, Eğrilerine inat, doğrular yetiştirdiğim, Bahçemde son hasat mevsimi şimdi... Şimdi sonsuz ara verirken satırlarıma... Biliyorum, fazla sürmez bu inatlaşma Belki mektubum ulaşmadan sana, Koklamaya gelirim seni doyasıya... Özlem Pala |