A'bad
acı içimize çöreklendiğinden beri
ruhumuza atılan bu kaçıncı çentik kelebekler şahit yüreğimi turaba gömdüğüm o günden beri gölgemi sırtlayıp gövdemi sürüklüyorum zamanın boşluğunda göğüs kafesimden hançerliyim divaneyim üstelik kan revanım tren raylarında unutulmuş bir çığlığım belkide belirsiz bir yolun son yolcusu gibi ahları bohçalayıp amaçsız yürüyorum üşüyorum Pera’da bir parktaki evsizim belkide denize sevdalı meyhanelere dost yakamozlara küs haybeden konuşup olur olmaza gülüp geçen avareyim telvinim kendi gölgesinde dolanan kendiyle savaşıp kendine yenik düşen Yusuf’un atıldığı kuyuda susuzum susturulmuşum unutulmuşum zifiri karanlıklarda A’badım Firavun’un elinde Musa’nın yolunu gözleyen özleyen gökyüzünün mavisini dedim ya yüreğimi turaba gömdüğüm o günden beri gölgemi sırtlayıp gövdemi sürüklüyorum zamanın boşluğunda |
Sevgiyle...