zaman ve benkötülüğün ölümden kötek yediği sıkıntımın en gizli yeraltında sesi plağa geri veriyorum nakaratı hayata bir deyim pişmanlığında doğanın sızlandığı ufuksuz çemberde eğer kandan senin ruhuna geçen sıcaklığın izleyebilseydin ölçüsünü korkunun dönemecinde sessiz ve acele ederek göğsün çarklarından ve benden alınmış olan ne varsa durmadan sesini yükselten bu kol saati ve damla damla akan bu acı ışıltı göz ve el arasında derin yol uyanırken kırılan camın gürültüsündeki isyan daha uzağa gidiyorum elim sarkacın bilinçsiz hareketine uzanmış yüreğimde delici bir merak ve senin için su vermede çiçeklerin kokusunda günahın ateşlerini dalgalandıran boğuk ses ışıltılı git-gel yorgunluğun dalga çatlaması damla damla kazar zaman çıplak taşını dakikaların çeliğiyle aşınmış göğsün ve bir el bilinmeyene giden sırtında |