diyet
elif lam mim
doğu’ya... ’elif’ herşeyin başlangıcı küçücük sessizlikti es vermişti sevdiğim şarkılar nedensizce geciktirilmiş konçertosuna kırılmış tüm çalgıların. babam atmışaltı da iyiydi kız ve vale onu sevip, seçince bir zamanlar tanrıya askerde bile Allah derdi düsseldorf ’ta bile usluluk ederdi tulumu germen gurbetinde işçiliklerin. bilirdi sarı saçlı bir kadın siyahını başta olmak üzere tüm renklerini gizlerdi yalnızlığının belki inansaydı davud’a zebur ve mezmurlar anlamlı gelirdi tanıdığı tümlüklere o sazıyla bir kereliğine ölümüne küsüp kederlenmişti tüm türkü üflenmiş yaratılara şu masum hurafe: anne; aşka en yakın eşdeğerdi acının gerçeküstü edebiyatı fitilllenmeden evvel sözlü gelenekler geliştirdi yaralar ahir o sessizlikte aşk ilkel bir dengeydi ’lam’ herşey söz’ün yarattığı belirsizlikle başladı aramızda sağ kolunun ipi kesilmiş kukla çolak tiratlarını sırf sakatlığını görmek için oyunun bittiği yere kadar diretiyor paralar pullar elementler ve biyolojik yazgı ahşap genetikler batıni seviler sunuyor yine bilinmeyenlerden yaratılan bilmeyenlere aramızdaki ip intihar etti oyunun tam ortasında bu yüzden sakatlandı aşk kimse seni çolak çolak sevemedi benim gibi. ’mim’ epeydir yitik bir abdalım kırklara karışacak karakterimi yitirdim yazı masalarında kitap kapaklarında mısra sonlarında sevişerek savurduğum hikmetlerim en kısa yoldu cehenneme ay takvimi kullanıyordu hala babam ve soğuktu binlerce yıldır cemaziyelahir ayı ateşe vuruldum kovuldum masumiyetin nemli tarikatinden o kadar uzun zaman oldu ki sade ve sade sıcak bir ekmekle günü karşılamak kollayıp kutlamak o günü dediğim gibi aşk sakatlıktı birileri abdal kolumu kestiğinden beri sessizliğe diyet kısas’ıyla artık tahtadan bir kolla etten bir kuklayım çolak bir perdenin sonunda. |