DOĞMAYAN SABAHLAR...
Hep mi kara bulutlar üstümüzde gezecek;
Hep mi böyle kör talih resmimizi çizecek… Ne zaman tebessümler konacak yüzümüze; Ne zaman mutluluklar dolacak sözümüze… Ağlamaktan yorulan hayallerim tuş oldu; Bize kalan emanet avuç avuç yaş oldu… Bekledik gelmeyecek yolcuyu duraklarda; Yine mi lan sözleri vuruldu dudaklarda… Ne kaldıysa elimde avucumda versem de; Doğmamış yarınların günahına girsem de… İki tek sonrasında yine yalnız kalan ben; Başını duvarlara dönüp dönüp vuran ben… Ben yoruldum dedikçe üstüme gelene bak; Son kalan umudumu neş’eyle bölene bak… Tarif etsem heceme sığmayan dertlerim var; Özlendi özlediğim bir anlık ölüm kadar… Madem ki düşlerimiz renk vermiyor mübarek; O vakit masamıza dertalandan dert gerek… Dolsun ki kadehimiz boşalsın gözden yaşlar; Birbirine sarılsın, ahbaplar, arkadaşlar… Gecenin vur emrine karşı çıksın ışıklar; Kederimin yüzünde çoğalsın kırışıklar… Vakit geldi mi bilmem dökülerken tüm ahlar; Şimdi yolumu bekler hiç doğmayan sabahlar… “Yokluğumun varlığı titretirken şu arşı; Haberim duyulacak belki sabaha karşı”… Ali ALTINLI – 21.03.2017 Saat: 22:45 |