SahileSahile... Vurmuş yatıyordu Çok genç olan bir umuttu Solmuş, yırtılmış kitap gibi duruyordu Nasıl bir yolcuydu, neden şuuru kapanmıştı cevapsız soruydu İnsan ancak gayret ederse, zorlukları yenmek için azmini esirgemezse değerlidir lakin konuşmuyordu Boğazımda düğümlenen her soru okunması, anlaşılması, sır olmaktan çıkması gereken hakikatleri neden umursanmıyordu Bankta... Suskun oturan insana Yaşlı ve perişansa sessizce bakarım Halini suskun bırakan şartları nezaketle sorarım Onca yıl çalışmış, kazanmış, muhannete muhtaç olmamış anlarım Elinde var olanı, emanet bulunanı, umut olan, murat sanılan, zannına adanan için feda etmiş yanarım Malın, mülkün gitmesi bir yana, pişkinliği, umursamazlığı, ukalalığı, edepsizliği makul gören yakınlarını asla anlayamamış İnsanın nesep bağının olması, hakikatten, itikattan, ahlaktan, hakka kulluk yapmaktan daha önemli değildir, kimse bunun farkına varamamış Değme... Benim gönül dağıma Aldırma git suskun olan ağzıma Acıma, el uzatma kuruyan boğazıma Bunca sabır, fedakarlık hakkıyla anlaşılmadık tan sonra Ruhum zaten kendi yolculuğunda, şuur ve hassasiyete muhtaç olunca Mustafa Cilasun |