GÖÇMEN ÇOCUKLARBaşı önüne düşmüş, kirlenmiş minik yüzü, Küçücük omuzları zor taşıyor bu başı, Sevgiyle okşanmaya, nasıl da hasret o baş, Korku ile gizlemiş gözlerindeki yaşı. Evi oyuncakları, okulu, arkadaşlar, Hepsi hoş bir rüyaymış, şimdi kâbus görüyor, Nasıl da muhtaç şimdi, bir tas sıcak çorbaya... Bu soğukta üşürken elleri ve yüreği Sarılmış sırtındaki yırtık pırtık urbaya... Ana, baba özlemi ve memleket hasreti Ağzından çıkamayan o sessiz sözlerinde, Göçmen kuşlar uçuyor mahzun bakışlarında Ve bir damla yaş parlar o siyah gözlerinde... Verin, varlığınızın ucuz bir sadakası Sevmenizden vazgeçtim, bir bakışlık merhamet, Aşağılayarak bakıp, daha fazla ezmeyin, Kaderi üzmüş zaten, daha fazla üzmeyin... ’Boğulsunlar, ölsünler, tek, bize gelmesinler’ Bunu diyen Avrupa, Merkel adlı bir madam, Ve hâlâ konuşmuyor Vatikan’daki adam... Hani, nerde kilise, nerde sizin haçınız Yumuşak minderlerde gömülüyken kıçınız Umurunuzda mıdır, boğulanlar, donanlar İnsanca düşünenler, varsa, yüzde kaçınız? Ey, batının duyguyu yitirmiş robotları, Rahatınız kaçmasın, bu mudur niyetiniz? Varsın karnı aç ölsün, size değmesin, yeter... Yerin dibine batsın, bu utanç veren niyet, İstenen çocuk canı, rahatınıza diyet, Ey tek dişli canavar, ey, çökmüş medeniyet.... Egenin sularında çok Aylan bebekler var, Dibe çöküp kurumuş, açamamış goncalar... Ve onlardan geriye kalmış zavallı çocuk, Sen, doymayan hırsların, savaşın kurbanısın. Üzül, ama utanma bu perişan halinden, Sen yazmadın kaderi, ko, yazanlar utansın, Sana sırtını dönen insaniyet utansın, Bu ruhsuz ve kokuşmuş medeniyet utansın... Ey, esmer tenli çocuk, mutlak yaşamalısın, İntikam için değil, ilkeler için yaşa, Dünyanın mel’âneti sırtına yüklenmişken, Zor ama, ayakta kal, kendin ve ülken için Erdemli ol, bu senin yolundaki tek çıkış, Benim verebildiğim, yalnız bu sıcak bakış... Ünal Beşkese |