HASBIHÂL/7-EMMI(EMMİ) - Bir gün, canım sıkıldı. Aşağı köyde oturan bir Feti bir de kadı emmim var. Feti emmim vefat ettiği için kadı emmimim yanına gittim, onun bilgisi çok iyi olduğu için bir kaç soru sorayım dedim. -Selamün aleyküm emmi! -Alekümselam yeğen. - Emmi, vaktin varsa muhabbeti hasbihâl edelim. Muhabbetten sonra nere gideceksen gidelim, kafama takılan çok şeyler var emmi. * - Nedir yeğenim bu telaşın gel de otur hele; Bildiğimizi söyleriz al nasihâtını git güle güle. * Ben başladım sormaya: * - Emmi, sen yaşlı-başlı ihtiyar bir adamsın Ne gam var ne tasa bahtiyar bir adamsın. Nice sofralar kurduk bunu kimseler bilmez Soframızdan yiyenler neden bizimle gelmez? Pişirdiğin pilavı hiç yemedin karnın aç; Sabah akşam yediğin yağsız-tuzsuz bulamaç. Bunda keramet mi var; yoksa bereket mi var? - Emmi bir, iki soru sorcam hepsi bu kadar. Su var toprak var emmi; bu nemize yetmedi Müslümanın başından musallat hiç gitmedi. Müslümanlar ölünce onlar keyfi çatanlar Başımızdan gitmiyor bu hain kalpatanlar. Yahu utanmazlar da ne ar kalmış ne hâyâ Eğerlendi atımız bu yol gidilmez yaya. Taktığımız tasması bağlı boynunda mıdır? Şafak saçan güneşi çalmış koynunda mıdır? Şimdi anlat bakalım sen bana ermiş gibi Üstünde hırkasıyla fakir bir devriş gibi! Kadı emmim başlar söze; * - Aynı tarlada tohum aynı tohumda darız Aynı mevsimde çiçek aynı bahçede narız. Öz yurdunda karıldı hamurun, mâyan senin Tarihini öğrenmek bilmek mi gayen senin. Biz seni de biliriz sende bizi bilirsin Şimdi göç etsen bile yarın çıkar gelirsin. Derin uykuya dalar denizler sessiz sessiz Gökyüzü ağlar iken rüzgâr kalır nefessiz. Ne kirpik ne pınarında, gözlerin arkında yük Dünyanın eteğinde yama yırtıktan büyük. Hayat duvarındaki kamışta bal aradık Yıktık çeleyenleri bir türlü bulamadık. Dolunay da sevinç yok sessiz sedasız ecrâm; Gecenin kerâmeti mazlumlara bir ikram. Yağmur, rüzgâr, fırtına her şey siperinde Bu vahdetin ervâhı mumlanmış seferinde. Bu sefere bu yola çıkılacak yeniden Bizde de çok hain var arkalarından giden. Yedi cihan dolaşmış ebabiller Nisar’da Muhabbet eylerken şem bülbüller hisarda. Oturmuş dinlemişler salya sümük ayyaşı Bülbülü dinleyenin küçükmüş henüz yaşı. O mâh-ı çehresinde Mücella bir naz kaldı Dün bizimdi, gün bizim yarına çok az kaldı. HARUN YILDIRIM |
Dünyanın eteğinde yama yırtıktan büyük.
Hayat duvarındaki kamışta bal aradık
Yıktık çeleyenleri bir türlü bulamadık.
Güzel bir şiir olmuş yine .gonlunuze sağlık .saygılar .