Dilimde Kelepçe
Dilimde Kelepçe
Hani geçen gün bana, bakarak derin derin, ‘Söylemek istediğin bir şey mi var?’ demiştin. Ben de hemen telaşla, ‘hayır’ dedim ya sana, Anlatmak istediğim, çok şey vardı aslında. Ancak ısrar etmemiş, sükûta bürünmüştün, Verdiğim o cevaba, inanmış görünmüştün. Sen de biliyordun ki, doğru olan susmaktı, O konuya girmeyip, başka şey konuşmaktı. Soruyu sorduğunda, bu yüzden pek gergindin, Boş bulunurum diye, biraz da tedirgindin. Oysa derdim demeye, zaten özgür değildim, Çünkü kelepçelenmiş, yasak mühürlü dilim. … Bazı anlar bir coşku, yükseltir de sesini, Kollarımda sımsıkı, sarmamı ister seni. Gerçekleri boş verip, konuşup deli deli, ‘Ödenmeye değer der’, ‘her ne ise bedeli.’ Kimi zamansa hüzün, ansızın çöküverir, Gözlerimden yaşları, sebepsiz döküverir. Gönül bağımda açan, umut fidanlarımı, Hoyrat rüzgârlar gibi, koparıp söküverir. Bazense boğazıma, takılıp düğüm düğüm, İçimdeki duygular, oluverir kördüğüm. Bakışım donuklaşıp, bir boşluğa dalarken, Sadece yokluğundur, yarınlarda gördüğüm. … Açmazlar girdabında, yaşarken bu hal ile Yasakken kavuşmamız, rüyalarımda bile, Hele ki çekip gitmen, korkusunu taşırken, Hissettiğim duygular, nasıl gelsin ki dile? Bilsen nasıl isterdim, dizlerime yatmanı, Sevdanla alevlenmiş göğsüme dayanmanı. Saçlarını okşayıp, seyrederken özlemle, Alnına kondurduğum, buseyle uyanmanı. Gözlerim gözlerinde, erirken yudum yudum, Ne olurdu kucağın, olsaydı benim yurdum. İşte bütün bunları, söylerdim sana ancak, Sussun diye dilime, kelepçeyi ben vurdum. |