8
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
1250
Okunma

Şimdi
bu yerler eskiyor
Eşkiya inmiş buncadır kentlere
Umuyoruz ki kuş konacak çatılarımıza
evler çatılara bakacak ve bağıracak
kırmayın kanadımızı efendiler
kanayacak yerimiz kalmadı
Ve oradan
Uğulduyorlar uğursuz dilleriyle martılar
her şey yasal arkadaş...
Sabahçı kahvelerinde ısınmaz oldu ellerim
korkuyorum
Ellerimi ceplerime sokuyorum
sigara içilmemiş odalara sığınıyor düşlerim...
Neden yoktun
yazıyor
kadın
masada unutacağı peçetelere
üç kere üst üste.
Ağlanmış her şey söylenmeden kalıyor öylece içerimizde
yollar büyüyor
büyüdükçe
ıraklaşıyor insan insana...
Zühre meselesi üzerine sayfalarca yazıyor
Tahir
harf heceye
hece kelimeye dönüşüyor
dönülmez akşamın ufkunda
Biraz daha seveydim saçlarını diye demleniyor
bardakta şarap
şarapta ah...
Ağulanmış dilimi sıkıştırıyorum
dişlerimin arasına
Üşüyorsun sen diye yakınıyor
gülüşü boğazına kaçmış
titriyor göğsümde yüreği...
Bağırıyorum
kapı kolunda üç ekmek asılı
üç kere üst üste
unutulacağımı bile bile...
Kırk bir yaşında ölen bir kadının gülüşüne assınlar beni Zühre
vasiyetimdir bunlar
Vaziyetimi hiç mi hiç sorma
vişne çürüğü olmuş bütün bir sokak...
Lakırdıya ne gerek
sen gülüşünde ekmek kırıntıları büyüt
ben kuşlara öykünürüm her sabah...
Sevemiyorum artık kiraz çiçekli nazendeleri
varsa yoksa
hüzünlü kepazelikler
mevsim zemheri
Üçüncü mevkii bu bildiğimiz hikayeler
Kanaviçe işle Zühre zembereğin üçüncü ötüşüne değin...
Bu karanlığın
geçeceğini bile bile...
5.0
100% (15)