Sefer Tası
Yaz tatillerinde
azar azar sokaklarda oynasak bisiklete binsek de ara ara dükkâna giderdik babamıza yardım etmeye iş güç öğrenmeye bir lokma çocuk aklımızla... İki katlı sefer tasını bacaklarımın arasına sıkıştırır Bahçeli son duraktan telli otobüslere bindim mi ver elini Opera oradan İtfaiye Meydanı geç az daha Denizciler Caddesi Ulus... Önceleri iki katlı iken sefertası dedem de iyileşip dükkâna gelmeye başlayınca annem bir kaçak kat daha ekledi sefertasına zabıtalar görmese de kaçak katı, yüküm artmıştı... Yalan yok güzel olurdu annemin yemekleri değme aşçılara taş çıkartırcasına babam dedem ben yumulurduk ekmek ile çalakaşık... O sefertasının içinde güzel yemeklerden başka umut vardı sevgi vardı paylaşmak ve güzelliklere ulaşmak vardı... Bazen utanır sıkılırdım troleybüs de herkes bana bakıyor zannederdim sulu yemek olurdu ara sıra bacaklarımın arasında sıkı tutardım ki nimetler yere dökülmesin... Lokantalardan çoğu zaman yemezdik ev yemeği bir başkaydı çalışırdık bileğe kuvvet karnımız açsa da gözümüz toktu... Öğle saati dükkana girenleri buyur ederdik yarım ağızla değil ha gönülden ’’Hadi buyurun Allah ne verdi ise’’ Ah be sefer tası yaz tatilinde arkadaşımdın tıngır mıngır giden troleybüslerde o kırk yıl önceki muhabbet güzellikler şimdi nerede... |
Tadını da çilesini de iyi bilirim.
Selamlarımla Ahmet Bey.