EL BEL VE DİL
**EL
***BEL ****VE DİL… El! Tut artık kalemi, nedir senin görevin? Kalem dile gelirse, nice kaleler yıkar. İlla; Hak yazmak için yıkılmalı mı evin! İlmi kavi kalemin, ışığı zulmet yakar. Sor, bilmiyorsan eğer, nasıl verilir savaş, Nasıl yerle bir olur, kahrolası cehalet! Elde imkân var iken, kalem yazar mı yavaş, Mücadele hırsını, yitirsin mi adalet! ******************Cehalet furyasına kulak asmalı mıyım? ******************Yoksa kör cehaleti tezden asmalı mıyım? Bel sağlam olur ise bükülür mü tezelden? Nefsini yenen kulun, büyük olur cihadı. Gönlü, gözü koruyup, sakınırsa güzelden; Ardan, hayâdan uzak, anılır mı hiç adı. Yor aklını vicdanla, gör yıkılan ocağı; Nasıl düşmüş sokağa, zinanın masum dölü! Kaç kadın ağıt yakmış, boş kalınca kucağı, Kaç çeyiz boyun bükmüş ki, umutları ölü! *****************Ağıtları duydukça korkup pusmalı mıyım? *****************Yoksa yumruklarımı tezden kasmalı mıyım? Dil ile vuku bulur, hem fitne hem de şerler; İki dudak arası zulme salar dünyayı. Zulümle katledilir, hem bebeler hem erler; Zalim kan emiciler, kanla sular dünyayı. Kur saati şafağa, geceler sessiz kalsın, Dile gelsin makberde cümle âlemin ahı. Hakka tapmayan millet, bırak tamuya dalsın, Yürüsün can havliyle, nâr’a dilin günahı. *****************Bunca zulme karşılık hepten susmalı mıyım? *****************Yoksa zulmü nefretle tezden kusmalı mıyım? 10 Şubat 2008 |