KİMSESİZLER MEZARLIĞI...
Tepinen ayakların altında kaykılmış bir evren
Üstelik Tanrı’nın henüz vakit varmışçasına Beratını vermediği gölgelerde devinen Hırçın sesi iblisin. Gün üzgün haylice, Fazlasıyla kaygılı doğmamış çocuklar, Dünden yaralı analar bilircesine, Doğum sonrası yitireceklerini bebelerini; Kulağına ezan okunmazdan evvel Yine niyazlarında saklı Henüz çöreklenmemişken acı. Cebelleşirken hayat denen terane ile Yüksünmek mi ölümden, hâşâ, Diyen önyargılar Ve istifli ölü bedenler Kimsesizler mezarlığında, Kader dokunurken hoyratça, Nahoş bir tekerleme belli ki Mizacı olmuş âdemoğlunun: Hayli sıkılgan bir terennüm çalmayan şarkıların Girizgâhına sığınılası hüzne rükû eden meleklerden Irak bir gönül bilmezken mutluluğu ve saflığı. Tam da gece yarısı, Fevri bir dokunuşa tahammül edemezken Yüzü olmayan adamlar ki, Yüzsüz demeye bin şahit gerek, Demenin ötesinde, İçlendikçe ölümlere, Yorgan döşek vicdanlar, Kâfi olmalıydı oysa. Dergâhın içi tıklım tıklım, Belli ki maruzatı haylice bir yorgunluk Yine adsız ölümlerin çetelesini tutmaktan yorgun Nice mahkûm çoktandır soğuk toprağın altında, Demlendikçe yüreklerde, Kalır mı hiç yaşamın tadı tuzu? |
Yüreğin dert görmesin inşaAllah değerli Ablam.
Gönül sesin daim olsun.
Selam ve dua ile.