siyah durgunluk...
gece zamanın zahir penceresi
acılır acılırki, eksiklik birden kaybolur hiç bir şey kapatamaz gündüze ağır gelir titrer o bu büyük ruh sıvısır köse kenarına hep baka kalır ağır ağır düşer adımlarından yasadığı derinliklerden sesler uyanır dört duvarın ağırlığı kaplar korkak çaresizlik siyah uğultu geceyi deler siyah derin bir sessizlik ikiye bölen sarı gölgeler ucuşan soğuk damlalar birden sensizliği uyandırır vakit aceleden durur fikirler ve ölümsüz düsünceler her yeri bastan basa kaplar yaşanılmışlığı kaydeder beyaz tavan ve toslu kırık lamba uzaklardan bir ses uzanır icim birden sensizliğe kapanır birden o siyah büyük örtü beyaz ısık parlamasına yenilir kırık, büyük paslı demirler, duvardan süzülür rüzgarın ugultusunu dinlettirir siyah gecemi böler iki demir kanatlı o büyük üçgen baraka ritim tutmaya baslar sanki gökyüzüm siçim gibi ağlamakta bir öksürük sesiyle siyah gecem birden irkilir saat dörde bes kala tutulur yalnızlık ay ışığına o uzak gördüğüm yıldızlar kacışır yarım beyaz yüz yenilir ışığın sıcaklığında kavrulur güneş keskin kılıçlarıyla siyah örtüyü ikiye parcalar o kara durgunluktan bir durak daha biter ve beyaz aydınlık yarım kalan konuşmasına yeniden başlar kulaklar görür gözler lal olur ,dudak susar dil yanılır sol yanım sessizce gider iken , mavi kadar sonsuzluk kaplar, siyah kadar her şey yalnız kalır, , , , |