RangaTelaşlı gözlerle bakardım yaşama koca yıllar gömülürdü anılarıma Ruhum sevgi arsızı bir çingene idi özgürlüğü ve hep kırmızıyı sevdi dokundukça aşka iklimini keşfetti... Çürümeye durmuş bir sakızı kötü bir titreme ile patlatırken ağzımda Acımak denen bir oyun oynardım ebesi ben olan yalanda... Geçerdim eşek yükü ile yalın ayak düş tarlasından. kır çiçekleri toplardım sevda yalaklarından.. Sıvazlardım Kar’lı dağların sırtını titrerdi kalbim üşümezdi ellerim. Yağmur yerden göğe yağar mı demeyin... Elveda dediğim tüm hüzünlere teselli ödülü olurdu biriktirerek yazdıklarım Çektikçe üzerime yedi kat yerin örtüsünü değişirdi mecazlar sedyesinde gökyüzü Isıtırdı yüreğimi unutkan zamanların sağır yüreği Yitirilen sözcükler olsa da;Her biri insan yüzü iki bacağımın arasından, tersten bakıp beklerdim misafirlerimi zifir karanlık örtse de üstümü. Bütün saatler acıya kuruldukça ustura körleşirdi vefasız yüreklerin yanında Kalaylardım yaşamı Roman lehçesiyle ’Alasın kremini süresin yarana rangada ranga..’ Denemekse ağır travma çocuk düşü gibi yalın inatçı bir saplantı oluşurdu kafamda... Doğaçlama aşklara inat gerçek sevdalara... Akrep yelkovanı kovaladıkça göçebe yollarda kanayan bir öykü olurdum kumrular sokağında... ferda,ca Ranga;Aşk |