Tasavvûf
TASAVVÛF
Buyursunlar erenler Bu dergâha girenler Mutlaka söyleyiniz Sürçi lisân görenler Bakınız efendiler TUBA’daki yaprağa Eceli geleninki düşüverir toprağa Taşıracak damlayı doldurunca kabağa Eli değdiği anda patlayacak bardağa Akıncılar bakamaz kelife ve çardağa? Hayâsızlıktan kaçan, ruhullah İsâ dedi Sare hatun, ahmağa! hakikati söyledi Vak’ayı da İbrâhim Nebî seyrân eyledi Çifedeki çer çöpler mengeneyim diyorsa Muhatab aldığında yelkenler olur forsa Ab-ı Kevser dolmayanın Felâketi pazar olur Birütüsler hedefinde efendisi Sezar olur Tefekkürle fikredene ibretâmiz nazâr olur Âşık; biçâre İSLÂMİ acizâne yazar olur İki kerre iki kaç ettiğini Bilemeyen hendeseciler ile Kelâm-ı arifanın yettiğini Bilmeyip şâirlik taslayan dile Sözü; mecrâından izhar eylerim Doğruları yamru yumru söylerim Mânâsın anlar oba, köylerim Dikenler kendini benzetir güle İki çöpün arasına kendini Sıkıştırıp kurdum sanan bendini Naksederek entrikâ-i fendini Sözüm böyle echele-i câhile Nebî şâiri Hasanlar müstesnâ Göbekten aşağı gezenden tasa Bak İSLÂMİ: sen beynine vursanda İdrâk etmeyene hitâb nâfîle GİRİŞ Vahdet-i esrârı, duyanlar anlar Zannetme: ayağı kayanlar anlar Zehirli akrepler çıyanlar anlar Kimini Hak yoldan cayan eyledik NÛH ALEYHİSSELÂM’IN GEMİSİNİ İNŞÂSI Nûh Aleyhisselâm’ın kavmi ona tuzak kurup aralarından çı karmak istediler Hakk Tealâ’da onları yeryüzünden silip çıkar dı Semânın kapılarını açtı, Tûfan vücûda geldi Âllâhü Tealâ: “ EY TÛFAN, BANA VE RESÛLÜME İNANMAYANLARI HELÂK ET” diye emretti Tûfan vakti yaklaşınca CEBRÂÎL Aleyhisselâm geldi ve Nûh Aleyhisselâm’a marangozluğu ve geminin tahtalarını yontmağ ı öğretti Âllâhü Tealâ’nın GEMİ YAPMASINI EMRETTİ’ ğini hab er verdi Nûh Aleyhisselâm: “Yâ Rabbi! Nasıl yapayım” dedi “Peygamberlerin isminin yazılı olduğu YÜZ YİRMİ DÖRT BİN LEVHA YONT” buyuruldu Nûh Aleyhisselâm Birinci levhayı yonttu, üzerinde ÂDEM Al eyhisselâm’ın ismi belirdi İkincide ŞÎT Aleyhisselâm’ın ismi, Ü çüncüde İDRÎS Aleyhisselâm’ın ismi,Dördüncüde NÛH Aleyhis selâmın ismi çıktı Her levhada bir Peygamberin ismi çıkıyordu Nihâyetindeki levhada MUHAMMED Aleyhisselâm’ın ismi beliri nce CEBRÂÎL Aleyhisselâm indi ve: “Ey Nûh, şimdi GEMİN tam am oldu Zirâ Muhammed Aleyhisselâm’ın ismi Geminin tahtas ında göründü ki O Peygamberlerin sonuncusudur” dedi Nûh Aleyhisselâm levhaları birleştirdiğinde gemiyi tamamla mak için DÖRT TAHTA daha lâzım oldu Cebrâîl Aleyhisselâm i ndi ve: “Ey Nûh, Âllâhü Tealâ buyuruyor ki: Hâbîbim Muhammed Ale hisselâmın Ashâbından DÖRT ZÂT’ın(Hulefâ-i Râşidîn:Ebûbeki r, Ömer, Osman ve Âli (radıyallâhü anhüm) ismiyle DÖRT LEV HA DAHA YONT, Zirâ onun Ashâbının mertebesi benim katımd a Peygamberler gibidir” Resûlûllâh (Sallâllâhü Aleyhi Vesellem) Efendimiz’in ve As hâbının ismi geminin levhaları üzerinde belirince gemidekiler tûfândan ve boğulmaktan kurtuldular Bunun gibi, bir mü’min in kâlbinde Muhammed (Sallâllâhü Aleyhi Vesellem) Mustafâ’ nın ve Ashâbının sevgisi yerleşirse, onu azâptan ve cehennem de yanmaktan kurtarır (Mir’âtü’l-Hâmidîn) “Vahdet âlemini bilmeyen insân İnsân sûretinde kaldı bir hayvan Bizden ayrı değil Settar’ı Sübhan Bunu KUR’ÂN ile ayan eyledik” TASAVVÛF da en önemli husus: “VAHDET-İ VÜCÛD” tur Bu nun mânâsı “TEK VARLIK” demektir Mutasavvıflara göre, can lı, cansız yaratıklar aslında “TEK VARLIK” ın akisleridir O’nun esmâsının tecellileridir “VÜCÛD-I MUTLAK” da denilen “TEK VARLIK” ÂLLÂH (celle celâlühû)’dır Tasavvûfta birde “DEVİR” kuralı vardır Buna göre “ĞAYB ÂLEMİ”ne, yani madde âlemine düşen varlık,Önce cemât (can sızlar), sonra bitki, daha sonra hayvan, en sonra da insân biçi minde görülür Bu dört safhadan geçen insan, asıl hakikâtinde n haberli olmak ve aslına kavuşmak arzusunda bulunur Onda n sonra derece derece yükselerek Hakk’a yani ÂLLÂH (celle c elâlühû)’a kavuşur Kavuşmadan önce son safha, “İNSÂN-I K MİL” yani “EN OLGUN İNSÂN”safhasıdır Ondan sonra yeniden aslına kavuşur Bu bir çeşit Met-Cezir’dir Bu husûsu kimi şâirler işlemişler,söyledikleri nefeslere “DE VRİYE” diye ad konulmuştur Bektaşilerin bu Devir kuralları, d aha çok değişimle alâkalıdır Şâir kendisini önce büyük varlık içinde görür, Yerleri, Gökleri, evreni,“KÜN” (Ol) emriyle cihân var olur Sonra Âdem’i ondan sonra İbrâhim, Yakûb, Yusuf, Mû sâ, Îsâ ve daha bir çok Peygamberler gönderir ya da kendisi b unlar olur En sonunda Muhammed(Sallâllâhü Aleyhi Vesellem )Efendimiz peygamber gelir Bütün bu işler hep onun için yara tımıştır Bu altı misâlde hakîkâten başarılıdır Kariler bunların çeşitli ifâde ediliş tarzlarını görürler Çok zorlu bir mevzû olduğu için her şâir her âlim bu babdan giremez O bakımdan bu çeşidin e msalleri çok azdır VAHDETNÂME Ateşe giderken İbrâhîm gibi Hâlilim diyene uyan eyledik Bıçağın altına İsmâil gibi Hak için başını koyan eyledik İkizi Aklimâ Kâbil’e özel Hâbil’in ikizi kadından; güzel Hissi hasûdlukla eyledik, kıtel Candan gardaşını soyan eyledik Meryeme harikâ meyveler verip Zekeriyyâ Peygambere gösterip Dünyâ ni’metini tabî-i yeyip Îsâ’yı ateşsiz doyan eyledik SATİH’i LEDÜNNİ ILM’le büyütüp Ba’sül mevt çün ÜZEYİR’i uyutup’ Yüz yıl sonra uykusundan ayıtıp Hissi enesini kıyân eyledik Kimine samanlık ettik tüneği Kimine kes dedik sarı ineği Kiminin burnundan sivri sineği Kattık da beynine, bay’an eyledik Hikmet deryasına bandırdık dili Hizmet etsin diye verince eli Şûursuz, akılsız yaratıp fili Verdiğimiz emre uyan eyledik Her canlıdan bir çift olan câmîyi Mü’minleri sığınağı hamiyi İçindeki cemâdatla gemiyi Şiddeti tûfana dayan eyledik Vahdet-i esrârı, duyanlar anlar Zannetme: ayağı kayanlar anlar Zehirli akrepler çıyanlar anlar Kimini Hak yoldan cayan eyledik Bunu ulül ebsar ayanlar, anlar Resûlü Ekrem’e uyanlar anlar Bir,üç,beş,yedi,kırk,sayanlar anlar Muhabbeti kula ziyân eyledik Ne dikip ne ekip yolacakları Açıldıktan sonra solacakları Gelecek bir yılda olacakları Ğaybi ilâhiden sayan eyledik İSLÂMİ: bu vahdet deryâsı derin Âzâmisi boğulmuş girenlerin Batından zahire gönderen BİRR’in Fermânını neyden, duyân eyledik |