Merhaba Vietnam Merhaba Bosna
aynı mevsimi bekliyorduk seninle,ve kışın en önünde oturuyorduk
mevsim geldiğinde oturacak yer bulalım diye, ben babamdan izin almıştım biraz kendimi öldürmek için merhaba Vietnam merhaba Saray Bosna! sen sadece beni sevmekten sorumluydun burnumun altında başlıyordu ellerin, göğe yakın duruyordu saçların ben iz takip ustasıydım ,kendi ameliyat izlerimi izleyerek bulmuştum ameliyathanemi kalbime yapışan kirpiğin yüzünden yaşarıyordu böyle kalbim akşam üstleri bazı geceler biraz şarkı biraz erzak gönderiyordum Saray’a ve yaşlıların bedenlerindeki kurşun izlerini topluyordum sessizce sen beni seviyordun evde, durakta,işte ve ölümünden arta kalan zamanlarda adım,dilinde apse yapmış iltihap barosuydu üşenmeden gittin dilini çektirdin, nasıl olsa yenisi çıkar diye bu gece gözlüklerini çıkar ve beni dinle ben Vietnama gidiyorum, bana biraz ekmek biraz ellerini hazırla dönmezsem merak etme kapıları ört, şiirlerimle pencereleri kapat, her yeri kilitle buzdolabının kapısını açacaksan kim o demeden açma aynı enjektörle çekiliyorduk birbirimize ve aynı komalarla uyuyorduk dilimizi masanın üstüne koyup aynı göz kapaklarını açıyordu işçiler ve bakışları çekip kuyumuzdan kapatıyorlardı aynı uykuyu ikiye bölüp uyuyorduk yazın terlemeden uyuyalım diye, rüyamızda soğuk sularda yüzüyorduk yüzlerimiz birbirimizi iyice tanıdıktan sonra gereksizdi bunu ikimizde biliyorduk,kullanmıyorduk yüzlerimizi bakışlarımızı güvercinlere veriyorduk sabahları sen demli üç şekerli içerdin çayı ben açık iki gözünle, vietnamı özlüyordum dizlerinde ve ben ölenlerin ismini sırtına yazmaya devam ediyordum seni unutmayayım diye... aynı ormanı bekliyorduk seninle, aynı tankın gölgesinde öpüşüyorduk ve ölülerin gölgelerini incitmeden gömüyorduk toprağa önce, annem keşke doğduğumda gül yerine isim verseydi bana ve sen de koklayarak seslenmeseydin bana beni öldürmek için bana sormanıza gerek yok, annemden izin almanız yeterli merhaba vietnam merhaba saray bosna! |
Bombaları yakışıklı gösteriyorlar