her gidiş biraz yakışıklıdır...
İnan sandığın kadar kolay değil gitmek,
Bırakıp bütün hayallerini bu şehirde Güzel olan her şeyi bir sayfaya terk edip, Arkana bakmadan, eğmeden başını gitmek; İnan o kadar kolay değil. Ya susmak; en zoru zaten, Değemeden yüreğine, Derleyemeden içindekileri, Üç beş paçavrayı doldurup bavula, Hiçbir şey demeden kaçarmışçasına gitmek; En zoru… Belki bir yalan belki bir kalan var geride Kim bilir? Belki de gözlerde asılı bir elem. Ama gitmek en doğrusu; İkisinin de mahlasına düşmüşse kaybeden. Her gidiş bir terk ediliştir aslında. Kalan dediğimiz kaldığı yerdedir zaten, mutludur. Gidene sor sen; Doldurup tüm düşlerini bir kese kâğıdına, Vurup sırtına tüm günahlarını, Aklının düşürdüğü maslağa meyil etmek; gitmek. Giden planlamaz nereye gideceğine. Öylesine bir gidiş, kurtuluş işte. Ve gitmelere en çok yakışan vasıta trendir. Bir istasyon boşluğu, bir katar çığlığı Ve köşedeki bakkaldan gelen radyo cızırtısı… Giden umut etmez; son kez bakmaz ardına Bilir çünkü kimse yoktur geride. Giden ağlamaz, ağlatmaz hiçbir şekilde Yanlış öğretilmiştir bu hep; Gidenin başı düşmez hiçbir zaman yere. Ve aslında, her giden uzun pardösü giymez, Hoşça kal demez kimseye. Her gidiş biraz biçimli olmak zorundadır. Bir şarkı çalınmalı ve bir şiir okunmalıdır ardından. Her tren istasyonunda mendil satılmalı, Bir kırmızı gül konmalıdır. Bir beyaz şarap; her giden biraz sarhoş olmalıdır. Ve duyguların sanık olduğu bu akşamlara Yalnız peronlar tanıktır… Giden son olarak ince bir tebessüm eder, Kimse bilmese de her gidiş biraz yakışıklıdır. |
Tebrikler.