SÜREYA' DAN MİRAS...
İstanbul kadar yorgunum, mısralarında
Şairin, kaybolduğum dumanlı gölgem Üstünde buharı aşka dair bir kıbleyi Mesken edinmiş o rahmet Yine pervazına iliştiğim töhmeti Fevri bir lehçede görmezden gelmenin bedeli, Seyrindeyim epeydir iç âlemini kayıp şehr-i şehrin. Demlenmekle geçer mi illet yalnızlık kadar Kifayetsiz bir güftede damıttığım Yorgun ruhun ırmakları? Teğet geçen gölgelere yükledim tüm isyanımı, Pervasız bir şairle kesiştiğinden beri yolun kayıp rotası, Türeyen ahkâmlara buyur ettiğim onca hulasa damgayı Sivrildim içimde sığıntı bir raptiyeye Konuşlandım içi boş çerçevenin Titrek gölgesine yığdım eşrafımı Akılsız nizamların aklı beş karış havada beyanatı: Bir bukle de olsa sahiplenmeliyim oysa Önce yüreğin isyanını. Münferit bir kancada yoz düşünceler: Hayli muğlâk yine de sıradan demeye kıyamazken hüznü Mimlendiğim hoyrat bir kelam Satır arası döşerken ismimi, Bilinmedik bir rengi boca etmek Açan katmer katmer yalnızlık: Ola ki ebemkuşağında saklı tuttuğum Sekizinci rengi ve dünyanın hangi harikası ise Babil’den sonra imlerken asma bahçelerini Biraz da eşerken maziyi Tırnak arası kalıntılarından arda kalan Yine dünlere yığdığım serkeş tını. En has sevdayı dillendiren bir tabuda saklı Bilinmezliği örterken üzerine şiirin Kulağına okuduğum ilk selası Yine şiirin nefsine rahmet yüklediğim bir ferman. Teyakkuzda her bir yorgun mefta İklimsiz ülkelerin Çingene şarkıcıları Adını rehin vermiş Fazlasıyla örselenmiş bir lehçe Aşktan muzdarip bir tekerleme kadar da devingen Bir rota boyutsuzluğun sefaleti. Bir tümceye çeyrek kala Gecenin nefesinde bin bir hücreye Bölündüm bölüneli; Az sonra peyda olacak bir hayali de sahiplenmek Oldum olası meylettiğim aykırı bir dünya Rüyalarıma giren onca düş perisine Verdiğim bir sırrı ifşa ederken Tanrı Ve güdümlü mermisinde yeknesak hüzne Çektim çekeli atlas yorganı Pervazına iliştiğim gönül penceresinde. Kaybolmalarına kefilim ruhta peyda olan Tok ses’in varlığı tüm hükmeden, Sırları gecenin o sırsız aynasında Kutlamaların vahim anlamsızlığı: Külfeti tüm yaşanmışlığın tüy kadar hafif ruhun Abdal bir kürek mahkûmu vecizesine damıttığım. Şiirde güftesi taşa tutulmuşluğu kahpe’nin, Alengirli bir söylem adeta güvertesine yığdığım Akıl tortumun. Hacizli her mecaz, kırık niyazlarda saklı Nice teferruat yine dökümlü ve düşkün kıskacın Anlık ikrarı tek bir kelime ararken yansıtmak adına O hazin makamı. En eksik matem aşk ile yordarsam ömrü, En yalnız hazan yine Kasım’a dokunurken Bir günü bile tehir etmekten Duyduğum hicaba yakın yanık bir kelam, Aramalarıma rast gelen bir kıyamda Dökmekle mükellef tüm yalanları Ola ki hâkim kılmışsan bir rivayeti Ve esir etmişken yükümlü cehaletini Münafık bir şarkıda Israrla rağbet ettiğin o nakarata Yüklemişsen vebalini yazmadığı şiirini Çalmak adına Süreya’dan miras yalnızlığı. |