KELEBEK...
Geveze imlerimi sattım bu gece,
Derken ihlal edildi dizelerim Dizemediğim imleri de yuttu şiir, Aklımda kalan hangi emare ise Öldüğüme dair tutmadığım güncede İfşa ettim aşkı Ve boykot ettim ayyuka çıkan tüm sırları. Gönülsüz bir kelamda sırıttım belli belirsiz: Dudağıma ilişen kelebeği yuttum yutalı Geriye dönük çalıştı sarkaç: Kalan son yirmi dört saat: Hangi akla hizmetle midemde saklı ömrüm, Kifayetsiz bir meramda ıslık çaldım belirsiz bir tınıya da Dâhil ettim sessizliği Ve takip ettim kayıp ayak izimi. Mutlu muydum da mutsuzluğa toz konduramazdım Ya da aşkı bir tek ben mi adam yerine koyup da Yutkunmuştum izafi bir lokmayı bölerken boğazımda Ve bölündüğüm her katrede yine bana dair bir yoksunluğu Sahiplenmişken ketum gölgeler Yine de demir aldığım sahipsiz sahilde Sahiplenilmeyi bekleyen bir şiir kıvamında Dokundum usulca son beyite. Kelebek misali ölümlü bir imgeye buyurdum Fısıldarken kulağındaki son heceye: Adın ne senin, Dememe ne hacet kırıldı kalem, Gecenin sessizliğinde yarına gebe şafağı Titretirken kâinat Ve kanarken kandırıldığım hangi şaibe ise Yüksünmeyi yok saydığım son tefrikada Adımlarken hayatı pervasız bir derviş kılığında Sattım satalı cüppemi insan pazarında Ve ait olmadığım bir sanrıda Denk düştüm kadere sorarken usulca: Derdin ne ola ki benimle. Mecazi bir sırdı ifşa edildiğim, Biraz dokunaklı olsa da çalmadığım adsız şarkı Sahiplenilmeyi bekleyen bir çocuk gibiydi Yazdığım her şiir. Kayıp bir notanın efkârı bürüdü bürüyeli gözümü Kaybolmayı meziyet bildim Derken açtım gözümü şiirin tam da ortasında Ve sorup soracağım tek soruyu muhatap bildi şiir: Sahi çok mu geç kaldım o son şiire? |