Milletin fertlerini birbirine bağlayan Lisanıdır, lisanı; kalpten kalbe çağlayan Ortak bir lisan yoksa tarifi yok milletin İşte bugünkü ahval, yüreğimi dağlayan...
Bir tarafta Azeri, Türkmen, Kırgız ve Kazak Neden sözlerde mânâ biri birinden uzak? Tarihi bir, ırkı bir, lâkin lisan değişmiş Milletimin harsına kurulmuş sinsi tuzak.
Aynı lisan içinde değişik şiveler var Şivelerin olması millî kültürüme kâr Lâkin mânâ farklıysa bölünür ortak akıl Sonuçta kaçınılmaz dilden düşer ah u zar.
Soydaşlar arasında mutlak olur uzlaşma Şayet yaşanmamışsa lisanında yozlaşma Siyasî ekâbirin birinci vazifesi Birliği sağlamaktır gözetmeden kozlaşma.
Kardeşler arasında anlaşma ise amaç Olmamalıdır asla üçüncü kişi dilmaç Karşılıklı muhabbet en güzeli olurdu Sokulmasa araya dilmaç denen bulamaç.
Muhacir inancımda lisanı temel bildim Çağların ötesinden yazıp-okuyup geldim Bina ettim üstüne kültürümle san’atı Bildim ki: Lisan yoksa, devletimle bir öldüm.
-muhacir bozkurt- Mustafa KÜTÜKCÜ 12.10.2016 – DENİZLİ.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
LİSAN şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
LİSAN şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Şiir konusu mūkemmel icimizde yara olan dil meselesini ele alarak dikkatimizi bir nebzede olsa bu konuya çektiginiz icin cok cok teşekkūr ederim Hocam Birakın azeri kazagį dilimizi oyle yozlaştırdılarki aynı evde yaşayan ailede baba oğul bile aynı dilu kullan maz oldu Yeni gençler tamamen sanal ve teknolojide kulanılan dili kullanmaya başladı yani dilimizde halimizde perişan Konunun yanında şiirde mukemmel bir dille anlatılmış Tekrar kutlar saygılarımı sunarım
Muhterem Gönüldeşim, Kanayan yarayı biliyor ve söylüyoruz da milleti yöneten "ekabir takımı"nın kılını kıpırdattığını göremiyoruz. Sonumuz hayr ola... Ziyaret ve güzel değerlendirmeniz için teşekkür ediyor, huzurunuzun daim olmasını diliyorum. Kalbî muhabbet ve selâmlarımı iletiyorum.
Konu da güzel anlatım da Hocam. Dilde ve Dinde birlik diye yıllardır hem Atalarımız uğraş vermişler, hem de biz hala da vermeye gayret ediyoruz. Toplumu yozlaştırmak istiyorsan eğer Dilinden başlayacaksın. Dile sahip çıkmak ta Üstadlarımıza büyük görevler düşüyor. Şûera eğer unutulmuş olan günlük konuşma haricindeki ve unutulmaya yüz tutmuş Kelimeleri kullanarak Millete lanse ederse, bir nebze de olsa birlik ve dirlik olacağı kanaatindeyim.
Yüreğinize sağlık Mustafa Hocam çok güzel bir anlatım. Selam ve saygılarımla.
Sezai Bey Kardeşim, Bizler, üzerimize düşeni yapmakla vazifeliyiz. Edebiyat ile ucundan kıyısından ilgimiz olduğunu zannediyorsak, millî lisanın ortak noktalarını ilelebet yaşatmak ve nesillere aktarmak zorundayız. Rabbim, idrak ve gayret sahiplerinden olmayı nasip etsin. Kalbî selâmlarımla..
Sevgili Ustadim, ne güzel bir konuya temas etmişsiniz. Milleti bir bütün tutan öğelerin birisi ve en önemlilerinden birisi dildir. Ayrışma zaten önce dilde başlar. Anlaşamayan insanlar birbirinden uzaklaşan insanlardır. Yüreğine gönlüne sağlık.
Lisan, millî harcımızdır. O harç sulandığı zaman yapıda sağlamlık kaybolur. Rabbim, harcımızı yeniden aslına döndürsün diye dua etmekten ve bu uğurda edebiyat insanları olarak gayret sarf etmekten başka yapılacak bir şey yoktur diye düşünüyorum. Âkıbet hayr ola... Kalbî teşekkür ve selâmlarımı iletiyorum...
Anlamlı manidar düşündürücü dizeler yanlız rusyada bulunduğum zamanlar her milletten insanlarla tanışma imkanı buldum sadece azarbeycanlılar ve özbekler dışında Türk'leri seven sayan görmedim bana göre gerisi boş hikaye anlatım harikaydı yüreğinize sağlık kutlarım saygılar.
Sizin iyi niyetinize düşüncelerinize bütün kalbimle katılıyorum keşke diyorum bir birimize dediğiniz gibi yakınlaşmayı temin edebilsek nede güzel olurdu duyarlı engin yüreğinize sağlık değerli hocam her daim saygılar.
Sevgili Kardeşim, Aynı ırkın mensupları olduğumuz halde aramıza sokulan kültür emperyalizminin nifakları sebebiyle birbirimizden kopmuş, uzaklaşmış ve neredeyse düşman seviyesinde bir soğumaya kapılmışız. Aradaki en büyük nifak da kullanılan yazı sembollerinin değişmesi olmuştur. Tarih boyunca kaç çeşit yazı sembolü kullanmışız? Uygur alfabesi, köktürk alfabesi, arap alfabesi, lâtin alfabesi, kril alfabesi benim aklıma geliverenler. Daha bilmediklerimiz de vardır. Hâl böyle olunca, soydaşlıktan eser kalır mı? Millî uyanışın sağlanması için yazıyı en etkili silâh olarak kullanmak gerek. Nasıl ki bizi lisanımızla oynayarak birbirimizden uzaklaştırdılarsa, gene aynı şekilde lisanımızı kullanarak birbirimizle yakınlaşmayı temin etmemiz şarttır. Başka bir yol düşünemiyorum. Rabbim, hakkımızda hayırlı olanı versin. Kalbî selâmlarımla...
Bize en yakın Türk Devleti olan Azerbaycan'ın bile dilini anlayamıyoruz. Şu bayraklarını sıraladığınız devletlerin hepsi Türk ama birbirlerinin dilini anlamıyor. Oysa ben sanmıyorum ki İngiltere'de yaşayan bir İngiliz Avustralya'ya gittiğinde dile çok yabancı kalsın. Üstelik de bunlar ayrı millet oldukları halde...
Evet oldukça önemli bir soruna parmak basmışsınız ama bir de ülke içindeki dilde yozlaşma var. Yani işe önce kendi ülkemizle başlamak lazım.
Sami Hocam, Ben, düşünenlerin, düşüncelerini yazmaları konusunda tereddüt etmemelerinden yanayım. Şâyet yazdığınız yazı belgelere dayalı ve ispat yükümlülüğüne düşerseniz aklanabileceğiniz delillere sahip ise hiç çekinmeden yazın ve yayınlayın derim. Şayet belgelendirilemiyor ve sadece şahsî kanaatlere dayanıyor ise okuyanların yorumlamalarına ve insafına kendinizi terketmiş olursunuz. Karar sizin. Selâmet dileklerimle...
Ben bu dil konusunu ele aldım. Yazdım bir şeyler ama kesinlikle yayınlarsam birileri yerlerinden zoplayacak . Çünkü bazılarının ezberleri bozulduğu gibi bazılarının da kuyruğuna dokunmuş olacağım.
Sami Hocam, Kültür emperyalizmi denilen lânet olasıca bataklığın içine düşürülmüşüz. Aynı ırkın mensupları olarak birbirimiz ile anlaşamaz hale geldiğimiz yetmiyormuş gibi, bir de, sizin de parmak bastığınız kendi ülkemizdeki lisan yozlaşması başımıza belâ oldu.
İnsan ömrünün her yirmi yılını bir nesil değişimine tekabül ettiren uzmanlara göre şu anda ülkemizde ortalama olarak üç-dört nesil bir arada yaşamakta. Ve her nesil arasında kullandığı lisan bakımından uçurumlar var. Övgü ile sövgüyü birbirinden ayırt edemez hale geldik.
16. yüzyılda doğup 17. yüzyılın ilk çeyreğinde ölmüş olan İngiliz yazar William Shakespeare'in "Hamlet" adlı meşhur eserini bugün anlayamayan İngiliz var mı? Yok... Ama, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında Atatürk'ün 1927_CHP kongresinde irad ettiği büyük nutkunu bugünkü neslimiz niye anlayamıyor?
Bunlar derin yaralarımız...
Rabbim, kendi yaramıza kendi merhemimizi ürettiğimizi ve kullandığımızı görmeyi nasip eder mi bilmem...
Umut edelim, gayret edelim ve inşaallah görelim...
Sevdası bir olanların kavgası da bir olur Nilüfer Hoca'nım. Rabbim, devlet yönetmeye talip olanlar arasından, millî davalarda uzlaşabilenlerden seçmeyi nasip etsin inşaallah. Bilvesîle kalbî selâm ve saygılarımı iletiyorum.
Hocam
Birakın azeri kazagį dilimizi oyle yozlaştırdılarki aynı evde yaşayan ailede baba oğul bile aynı dilu kullan maz oldu
Yeni gençler tamamen sanal ve teknolojide kulanılan dili kullanmaya başladı yani dilimizde halimizde perişan
Konunun yanında şiirde mukemmel bir dille anlatılmış
Tekrar kutlar saygılarımı sunarım