MadalyaTek taş bir yüzüğün pırlantası gibiydi göğsüme iliştirdiğin madalyan pırıltılar sunan yeknesak herdem yenilip kendime yine dolaşıp mısralarında demlenip dökülürdüm eteğine şehrin yoksul ışıkları haylaz serpantinler serperken evlerin camlarına eğlenceden dönmüş bir gecenin güz sancısı gibi olurdum in ve cinin bile top oynamadığı sokaklardayken sen efkarlı bir yol olurdun kendine sarhoş figürler çizerek yalpalayarak ben akar kalırdım ardından bir ışık hüzmesi bir mücrim gölge köşe başlarını tutardı ömürlük saatlerin yürek hırsızı bu sızı bu dinmeyen sızı var ya yıllar yıllar öncesi göğsümü yırtarak taktığın kadim bir geçmişin madalyasıdır biçare mevsimlerin solan renkleridir solan renkleridir sarışınlığım şimdi ürkek bir kuş gibi çırpınıp duruyorken içimde aşkın üzülme salacağım özgürlüğüne Yüksel Nimet Apel 20/Eylül/2016/Salı/Bodrum |