EŞREF SAATİ...
Eksik yarınlar biriktiriyorum avuçlarımda
Ve saklı nidalar üç beş kelamı adam’dan sayan… Biraz da sancılara konuşlanıyorum tam da gün ortası Ve esrik aklın hezimetine dokunan Urbanları esefle ayırıyorum köşeye. Köşe başında düş bekçileri: Hayli dağınık aklın kurak ikliminde Boğulmayı meziyet bilmişçesine çatık kaşlı kalem Ve bir bukle de olsa sevilmeyi arz eden aşk meleği. Kırık niyazımın en dokunaklı suresi: Ne çok ahkâm, Kesildikçe biteviye, Sızan rehavetin tam da koynunda. Endamlı kadınlara rast geliyorum bu sefer: Hem de gecenin kör vakti: Hayli yitik aklı, hayli cebbar Ve de kır saçlı adamlar: Belli ki eşref saati çoktan geçmiş, Artık hangi duraksa beklemeyi destur edinmiş. Tırsak aşklarla kesişiyor yolum: Hayli yoksun ve noksan seyrinde aşk tüten bacasından, Desem keşke ve bulaşsam ben de esefle: Yetmedi kırsam tüm zincirleri Ve bağırsam en aciz gölgemle: Öyle ya, kaybettiğim kaçıncısıydı kim bilir Ve ektiğim umutları biçmeyi görev bildiğim… Tanısını koymadım henüz, Mahremlere yığdığım sakıncalarını da bertaraf etmedim hani: İşin aslı, dostum, diye başlamak bir cümleye Ve dudaklarımda asılı bir tebessümün çekilmişken ipi… |