ÖLÜMSÜZ AŞKLAR (13)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Serinin 13 cü şiiri. Bazı kimseler 13 kişiyle birlikte aynı masaya oturtmaktan kaçınırmış. Birçok otelin 13 sayısını taşıyan odası ve 13. katı yokmuş.Şiirde atlamak, ihanet olurdu. Tabii ki her zamanki gibi delice bir şiir oldu. Benim akıllılarla işim olmaz. Olsun bakalım :)
Dedim, ’’Aşka amma da uzaksın, Gel şöyle yanıma sokul desem, Kalbimde patlayacak canlı bomba, tuzaksın, Cihana geldiyse de ben duymadım, Olsaydı kitaplar yazardı, alırdım gizli havadisi, Değil eşin; yok ki benzerin, Sen duydunsa, fısıltıyla kulağıma söyle, Hep söyle, gitmesin benden sesin, Ruhun benim, canın benim, adın benim, Sen dalında gül, ben deve dikeni olsam da, Razıyım dünden, sinene sarılan ben, Yoktur sana böylesine manyakça değer veren.’’ Dedi, ‘’Ne kadar hassas, ne kadar incesin, Biraz çapkın, biraz şaşkın, azıcık da zekisin, Şaka gibi ya, ciddi misin? Yazık sana, ezilir, incinirsin, Yoksa hiç mi bu konuya girmeseydik, Kafana araba lastiği mi geldi, Bijon anahtarı mı yedin? Korkarım, sen kendini kaybettin, O halde kazanan kim? ‘’ Dedim, ‘’Pazardaki terazi patates de tartar, soğan da, Sana olan ilgim sarraftaki hassas terazi gibi, Korkacak bir durum yok, ben romantik şair, biraz da deli, Sen anlamazsın kızım aşktan meşkten, sıkılırsın ilgiden, Bana kalırsa, müzik dinle, film izle, kitap falan oku, Kumda oyna, kardan adam yap, fal bak, misket yuvarla... Durum gayet açık, kazanan daima benim, kaybeden sen, Mesele en doğal haliyle bu kadar basit.’’ Dedi, ‘’Kızamıyorum sana, pek de şekersin, Harap oldun, un ufak ettin, parçaladın kendini, İstersen biraz ara ver, yorulma, dinlen, ne dersin?" Dedim, "Sen derim, başka da bir şey demem, Geçelim bu konuyu, ben dinlenirken yorulurum, Öyleyse sap gibi bir başıma bırakma beni, Kurda, kuşa yem olmak değil asıl konu, Eli kolu kırılmış bir adamı ne yapsınlar ki kuşlar? En fazla gözlerimi oyarlar... Un da şeker de bulunmaz buralarda, Çıkartayım çantadan iki dilim küflü ekmek, Bir baş soğanla bölüşelim, Cücüğünü sen ye, kabukları bana kalsın, Samanlığı da ateşe vermişler deyyuslar, Ağzın kokmaz dersen, Şuralarda bir yerlerde bir ağaç kovuğu olacaktı, Girelim içine, bir güzel karın tokluğuna sevişelim, Ama önce yere gazete kağıdı serelim, Canın sıkılmasın, eski havadisleri de okursun.’’ Dedi, "İyisin değil mi, ne içtin sen? Saçmalama, hata yapma, sus artık!’’ Dedim, ‘’Saçma sapan insanlar arasında ömrüm geçmiş, iyi değilim, Hor görülmüşüm, ezilmişim, Bir mum gibi tükenmişim, Bana benden başka değer veren yok diyecektim, O hakkımı da sana kullandım, yine ortada kalan benim. Saçma sapan laflarım ilk hatam olsun! Bu da benim sana, son şakam olsun." Dedi, ‘’Ne biçim adamsın, sevgi karın mı doyurur, Hiç mi acıkmazsın kuzum?’’ Dedim, ‘’Bana kuru laflar etme, kuru ekmek ver, Tebessümüne katık olsun, Sıcacık çay bile bir müddet sonra soğur, Sana olan sevgim nefasetini her daim korur...’’ Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 18/08/2016- Isparta, 02.53 |
Şairin emeğinin karşılığı alkıştır...
Beğendim...
.................................................. Saygı ve Selamlar..