suda gökşu yanından geçtiğin evi alev duman çarpışıp sıvası dökülüyor olmalı sisli duvarların çok kayıp ruh canın yaşamına aç cesedin sarhoş ölümüne sözünün iskelet boşluğunda kumdan kuleler şerefeye unutulmuş titreyen ışığa bak belki seni daha göremem gölge sesim kayboluyor adı aşk dedin aradım onu ayaklarını satan gülümsemeli gözler günahlarını tabutuna yüklüyordu selasız haberin ey rüzgar dedin dedin ey salıncak kurulamayan bulutlu servi su dedim avuçlarım aldığınca dalgalanan siyah saçını dedim mavi yelken dudaklarını onu dedim işte siyah rujlu tırnakların sökemediği sancılı tutku güneş görmeyen yanımdan peşimden gelen düşperest inancın seslisi bu gece belki karanlık ışıkların meydanına sırtı onca adım defnedecekler onu ışıldayan kentin gri garları kutsal metin göğsümden gidenlere küfretme 0002 |