BAZI ŞEYLEREİkimizde sevemedik kendimizi Sadece erguvan rengi çiçekleri hatırlıyorum çocukluğumdan, yıkık duvarlar altına gizlenmiş sinek ölülerinden bihaber, üstünde orospu neşesiyle uçuşan kelebek ve arıları severdi bahçesi olmayan bahçıvan ismi vardı her bir gülün gamzesinde mesela en çok sevdiğine Ayşe! diye seslenirdi, dedem sorsan peygamber efendimiz (s.a.v) en sevgili eşi, incir ağacı altında şekerleme saatlerine benzetirdim masum yalanlarını sabah incirleri, elmaları öğleden sonra çalardık tırtıl gibi çocuk doğuruyor analar diye ana avrat düz giderdi, öğretmen, tatilinizi nerede geçirdiniz derdi okulun ilk günü oysa incir ve elmaların tadı geçmişti kursağımızdan sadece akşam üstü ayağıma takılan taşın izi vardı alnımda birlikte okumadığımız şiirler doğmamıştı henüz ya da proleterya sözcüğüne dönmezdi dilim ve bir kitabın ayraç tartışmasını yapmamıştık sadece küskün bir kentin renklerini hatırlıyorum şimdi içine göçenler gelip geçtikçe parmaklıklara dönen şehirleri gelişmiş ülkeleri besleyen ipek böceklerini iştahı sorgulanan çocukları esrarengiz renkleri örmekten yorgun düşmüş tetik parmaklarını ... çöp adamlar gibi yanıyoruz halen... [ italik ] |
örneğin soğuyan bir kalbin
nehir akıp giderken
anılara tutunmak iyi mi ?
şiirdi
saygıyla