Gittiğinde Geriye Döndüğün Kadarım Ben!...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Ben; sevdanın acıtan, ıstırap veren, umuda mahkum eden, inciten bin halini biliyorum ve artık canımı eskisi kadar yakmaz diyorum... fakat zaman sonra bir bakıyorum bin birinci haliyle çıkıyor karşıma ve ben yine çaresiz kalıyorum...
Nasıl hayal ettin ki beni, nasıl bildin ki! Kalbinden geçirdiğin, andığın kadarım ben, Düşün ve sor kendine! Ne kadar sevildin ki? Sevdayı yudum yudum kandığın kadarım ben!... Ne Kerem’im ben ne de Mecnun hâlim var benim! Ne derviş gibi, sabrı bilen dilim var benim! Dolup dolup taşan bir deli gönlüm var benim Ne yanardağ ne alev, yandığın kadarım ben!.. Her sabaha, hüzünle uyanır umutlarım, Bir sözden, bir bakıştan bin manayı anlarım, Aynayım yüreğine, ne fazlayım ne yarım, Ruhunda yaşattığın, sandığın kadarım ben!... Hercaisin anladım, bir de sen anla beni! Haydi, son defa olsun bir candan dinle beni! ’Araf’ değilim; ya ’git’ ya ’sar’ sevginle beni! Yanıp yanıp da sonra söndüğün kadarım ben!... Sen; ’yâr’ dersen yâr, ’yara’ dersen yarayım sana, Dert görürsen dert, merhem dersen devayım sana, Söyle nere gideyim, ne ân varayım sana! Gittiğinde geriye döndüğün kadarım ben!... ... .........................................................mürsel emre doğan, 5 Haziran 2016, İstanbul... |