Hüsranlarım...
kırıldı kelamlar; oynaşıyor idam fermanımda
yorgun düştü terlemiş saniyeleri zamanlarımın siyah bir dehliz karanlığına uğurladım umutlarımı yağmur tane tane bir hicranı ekliyor sonsuzluğuma bir idam sehpası kurulmuş bekliyor biliyorum son nefesi vermem gereken zamanlarıma bir balığın sudan çıkışına benzeyecek son demlerim üç-beş kurumuş yaş damlayacak belki de yanaklarıma belki gözlerimin önünden bir hayat akıp geçecek bilmiyorum; belki de yangınlar yığılacak göğüs kafesime burnumda belirir mi bilmiyorum; cennet kokusu? hırçın bir azrail mi göreceğim? yoksa yumuşak bir güzelliğin içine mi çekilecek ruhum gülmesin bana kimse ne olur, ne olur ağlamayın da hırsızlık yapmayı beceremedim hayatım boyunca dakikalarından saniyeleri çalamadım ömrümden gecikmiş sevdaları bekledim belki de aşk nedir bilemeden bir yangından mal kaçırırcasına araklayamadım sevdaları uçurtmalar uçurdum masmavi gökyüzünde yıllarca bir güvercin sevgi getirir beyaz beyaz belki bir martının kanatlarından aşk damlar uçurtmama rüzgarlar bir yerden kopartıp gelir sevda kokularını belki de bir yağmur kuşu yolunu şaşırıp öper uçurtmamı güneş sıcacık nağmeler yükler uçurtmamın çıtalarına kırık kelamlar oynaşıyor idam fermanımda yorgun düştü terlemiş saniyeleri zamanlarımın masmavi denizlerde dalgalandırdım hasretlerimi yorulmuş dalgalarda bir fındık kabuğu misali salınırken yeniden tutundum hayat denilen hengamenin bir ucundan uçurtmamın tellerine konmuş sevda nağmeleri ellerim ısındı ipin sarılı olduğu lakotun derinlerinde yüreğim kıpırdadı; yaşlanmış bir ağacın titremesi misali titredi bedenim, yangınlar sardı ruhumu bir anda güneş çekildi sabahlarımdan; ay ve yıldızlar kayboldu aman Allahım... sevdayı haykıran şarkılarda rüzgarların sesi bu muydu? bu muydu; sevdalıların kanını alev alev yakan? kalemi kırmaktan vazgeçti yargıç aniden yaşamak denilen eylemin içine sürükledi beni rüzgarlardan çaldım mutluluk kokusunu; ilk kez hırsızlık yaptım güvercinlerin gagalarından aşırdım sevdanın uğultularını martıların kanatlarından düşen aşk damlasını havada kaptım yağmur kuşları yolunu şaşırmıştı sanırım; onları sevdim doyasıya hırsızlığı ilk yaptım ve hayattan seni çaldım sevdiğim seni çaldım; yokluğa giden zindan karası umutsuzlukların izbelerinden uzattım şimdi ellerimi gözbebeklerimde yeni bir hayatın ıslak heyecanları yüreğim bir bahar havasında ılık ılık ağlıyor maziye dökülen yalnızlığımı idama mahkum ettim şimdi ben bir yargıç misali kırdım kalemini mazideki hüsranlarımın sen oldun; mutluluk heveslerimin tek sahibi sen oldun artık; okyanuslarda mutluluk dalgası olan yarınlarımın... Metin Kaya İLHAN Faroz TRABZON |