0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1841
Okunma
Tefekkür; rûhun Rabbiyle yaptığı râbıta,
Tetebbû; tefekküre şâmil olan zâbıta.
Tefekkür (A.) [ تفکر ] Fikretmek. Düşünmek. Fikri harekete getirmek. (Tefekkür, gafleti izâle eder.)
İzâle (A.) [ ازاله ] Zevâle erdirmek. Gidermek. Ortadan kaldırmak. Mahvetmek.
Rûh (A.) [ روح ] Can, nefes, canlılık. Öz, hülâsa, en mühim nokta. His. (Bak: Vicdân)
(Rûh, bir kânûn-u zivücûd-u hâricîdir. Bir nâmus-u zî-şuûrdur. Sâbit ve dâim fıtrî kânûnlar gibi,
Rûh dahi Âlem-i Emirden, Aıfât-ı İrâdeden gelmiş, Kudret ona vücûd-u hissî giydirmiştir.
Bir Seyyâle-i Lâtifeyi o cevhere sadef etmiştir.)
Rabb (A.) [ رب ] Sâhib, Mâlik, Seyyîd. Cenab-ı Hak (C.C.)
Besleyen, yetiştiren. Terbiye eden. Mustahik. Hudâvend. Allah. Efendi.
Râbıta (A.) [ رابظه ] Münasebet, alâka, bağlılık, yakınlık.
İki şeyi birbirine bağlayan tertip. Rabteden, bitiştiren.
Nefsini Dünyâdan men edip Âhirete, Allâh’a bağlanmak. Bağ, ilişki, temâs.
Tetebbu’ (A.) [ تتبع ] Derinlemesine araştırma, inceleme. Araştırıp tetkik etme.
(Tetebbu’, tefekkürün aksiyona dönüşmesi.)
Tedkîk (A.) [ تدقيق ] Hakîkatı anlamak ve meydana çıkarmak için inceden inceye araştırma.
Şâmil (A.) [ شامل ] Çevreleyen, içine alan, ihtivâ eden, kaplayan. Kapsayan.
Çok şeye birden örtü ve zarf olan.
Zâbıta (A.) [ ضابطه ] Kânûn ve âdet, zabt ve idâreye vesile olan bağ. Polis. Subay.
Yurt içinde emniyet ve intizâmı korumakla vazifeli devlet kuvveti. Güvenlik görevlisi.
Zâbit (A.) [ ضابط ] Askere kumanda eden rütbeli asker. Subay.
Zabteden. Başkalarını zabtedip idâre etmeğe memûr olan.
5.0
100% (3)